KÖTÜLÜĞÜN ZAFERİ İÇİN GEREKEN TEK ŞEY İYİ ADAMLARIN HİÇBİR ŞEY YAPAMAMASIDIR

İHd Diyarbakır Şubesi - Halepçe Katliamı Açıklaması - 16.03.2010

Bundan 22 yıl önce 16 Mart l988 yılında, Ortadoğu’nun kadim halkı Kürtler tarih boyunca karşılaştığı vahşetle bir kez daha karşılaştı. Irak hava kuvvetleri Kürt kasabası olan Halepçe’ye kimyasal silahlarla saldırdı ve bir günde 6 binden fazla Kürt katledildi.

Halepçe kenti, ani ölümün dehşet verici sahnelerine, günlük işlerin ortasında donan cesetlere, avlularında oturan insanların, çocuklarını göğüslerine kaldıran kadınların, zehirli gaz bulutundan kaçarken saldırı ortasında can veren binlerin trajedisine sahne olmuştu.

Bir görgü tanığının anlatımı vahşetin boyutunu açıklıkla ortaya koyuyordu: “Gaz bütün doğal yaşamı insanları, hayvanları ağaçları öldürmüştü. Binlerce ölü koyun, keçi ve kurt gördüm. Buzağısı halen yaşayan ve onu emzirmeye çalışırken ölen bir inek gördüm. Halepçe’nin etrafındaki yollarda yüzlerce ölü hayvan gördüm. Hiç bir ses duyamıyordum, kuşlar yoktu. Kesinlikle hiçbir ses yoktu. Her şey ölmüştü. Kuşların sesini duyabileceğim bir yere gitmek için hemen bu kentten ayrılmalıydım. Çünkü sessizlik beni delirtiyordu.”

Aslında Halepçe’de gerçekleştirilen katliamın temelleri daha önceden dünyanın gözü önünde atılmıştı. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin yönetimindeki Baas rejimi, Kürt coğrafyasında gelişen Kürt muhalefetini bastırmak ve Kerkük’teki Kürt nüfusunu azaltmak için 1980 yılından beri sürmekte olan İran Irak savaşında Iraklı Kürtlerin İran’a yardım etiğini bahane ederek, Kürtlere karşı enfal hareketini başlattı. Enfal, Arapçada savaş ganimeti anlamındadır. Saddam Hüseyin ve kuzeni ‘Kimyasal Ali’ lakaplı Ali Hasan El-Mecid için Kürtleri katletmek bir savaş ganimeti sayılmaktaydı. Yalnız Halepçe’ye kimyasal gaz atılmadı, Enfal hareketi  süresince Kürt köylerine zehirli gaz atılarak veya dozerlerle evler yıkılarak köylerin boşaltılması sağlandı. Kırsal kesim nüfussuz hale getirildi. Ne yazık ki başta ABD olmak üzere batılı devletler İran-Irak savaşında ıraktan yana bir tavır sergiledikleri için Kürtlere karşı geliştirilen bu vahşet karşısında dünya kamuoyu sessiz kalmıştır. Kürt şehirlerine, köylerine, dağlarına atılan bu kimyasal silahlar Avrupa devletlerinde üretilmekte ve Irak’a gönderilmekteydi. Enfal hareketi süresince 180 bin dolayında kürdün öldürüldüğü belirtilmekte. Ali Hasan El-Mecid de bir konuşmasında ölü sayısı 100 bin den fazla olamaz diyerek olayın vahametini gözler önüne sermiştir. Bunların büyük kısmı sivil Kürtler veya esir alınmış Peşmerge ve sivillerden oluşmaktaydı.

Bu katliamları gerçekleştiren Saddam Hüseyin ve Ali Hasan El-Mecid daha sonra idam edilmelerine rağmen halen başta Kürtler olmak üzere Ortadoğu halkları için her an vahşetlerle karşılaşma tehlikesi mevcuttur. Coğrafyamızda da binlerce Kürt köyü boşaltılmakta, İran’da Kürt muhalifler idam edilmekte ve yine dünya bu duruma sessiz kalmaktadır.

Yine halklarımızı derinden etkileyen bir diğer katliam da İstanbul’da gerçekleşti. 16 Mart 1978 tarihinde İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampusu’ndan çıkmakta olan devrimci öğrenciler üzerine dönemin faşist çeteleri tarafından atılan bomba sonucu 7 genç katledildi. Olayda bombayı atan Zülküf İsot, daha sonra vicdan azabı duyduğunu faşist bir arkadaşına anlatması üzerine kendisi de öldürülmüştür. Olay günü üniversitede görevli Komiser Reşat Altay, daha sonra devlet içindeki çeteler tarafından gerçekleştirilen karanlık olaylarda yine sahneye çıkmıştır. Bu katliam Hrant Dink olayında olduğu gibi İstanbul Emniyeti’ne önceden bildirilmesine rağmen, önlem alınmamıştır. Olayın planlayıcılarından biri de Abdullah Çatlı olduğu daha sonra açığa çıkmıştır. Ne yazık ki, bu olayda da gerçek failler ortaya çıkarılmamış ve dosya zaman aşımından dolayı yargı tarafından kapatılmıştır.

Ortadoğu’da barışın kardeşliğin gelişmesi için Kürt sorunu tüm Ortadoğu devletlerinde demokratik bir şekilde çözülmesi gerekmektedir. Tarih boyunca dünyanın değişik yörelerinde savaşlar nedeniyle büyük tahribatlar olmasına rağmen halen ülkeler arasında silahlanma yarışı bütün hızıyla devam ediyor. Dünya kaynaklarının bir bölümü silahlanma ve savaşlara ayrılıyor. Ne yazık ki günümüzde barış talepleri ve çabaları pek etkili olamıyor. Bizler insan hakları savunucuları olarak hep savaşlara katliamlara baskı ve zulme her türlü hak ihlallerine karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz. Dünyada başka Halepçelerin, Beyazıtların yaşanmaması için, savaşların son bulması için, farklı kimlikler üzerinde baskı ve  zulmün uygulanmaması için, dünyadaki ve ülkemizdeki faili meçhul cinayetlerin faillerinin belirlenmesi, kayıpların akıbetlerinin açığa çıkarılması, işkencecilerin yargılanması için, kötülüğün zafere ulaşmaması için iyi adamların bir şeyler yapması gerektiğini belirtiyoruz.

Irkçılğa, Baskıya, Zulme, Katliamlara, İşkenceye ve Savaşa Hayır
Yaşasın Halkların Kardeşliği
Başka Halepçeler Yaşamak İstemiyoruz

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

Bir cevap yazın