İnsan Hakları Haftası’nın kapanışı

İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Hüsnü Öndül'ün, 17 Aralık 2002 günü İnsan Hakları Haftası'nın kapanışında yaptığı basın açıklaması metni

10 Aralık tarihi, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin kabul ve ilan edildiği tarihtir.
İHD, İnsan hakları Evrensel Bildirisi'nin kabul ve ilan edilişinin 54. yılını da bir haftaya yayılan çeşitli etkinliklerle kutladı.

Türkiye coğrafyasına yayılan 34 şubemizle, bu yılın ana konusu olan, yoksulluk ve insan hakları ilişkisini çeşitli boyutları ile ele aldık.

Bugün İnsan Hakları Haftası etkinliklerimizin son günü. Geleneksel olarak, istemlerimizi içeren dilekçemizi, TBMM Başkanı'na sunmaktaydık. Sayın Meclis Başkanı Hindistan gezisinde olduğu için, arzuları doğrultusunda dönüşlerinde insan haklarına ilişkin istemlerimizi, görüş ve önerilerimizi bilgilerine sunacağız.

Kamuoyu ile paylaşmak istediğimiz birkaç konuyu şimdiden vurgulamakta yarar var:
16 yıldır sürdürdüğümüz insan haklarını koruma ve geliştirme mücadelemizde, Türkiye toplumunun politik ve bürokratik kadrolardan çok ileri düzeyde olduğuna tanık olduk. Toplumumuzda insan hakları bilinci muazzam bir gelişme göstermiştir. Türkiye toplumu yüksek standartlı bir demokrasiyi acilen talep etmektedir. Toplum bu talebinde haklıdır.

Evrensel Bildiri'nin kabul edilişinin 54. yılında işkence hâla temel sorunlardan birisidir. İfade ve inanç özgürlüğü ile kültürel haklar, hala temel sorunlar arasındadır. Genel olarak hapishaneler, hâla insan onuruna aykırı koşulları taşımaktadır. Hapishaneler politik tutuklu ve hükümlülerle doludur. Özellikle politik tutuklular için inşa edilen F tipi cezaevleri, can almaya, insanları çıldırtmaya devam ediyor. Mahpuslar tecrit koşullarında tutuluyorlar. İki yılı aşkın bir süredir ölüm oruçları sürüyor, insanlar ölüyor ve fakat sorunu çözme mevkiindeki devlet organları bu durumu seyrediyor. İnsan Hakları Haftası içersinde Feride Harman da ölüm orucunda yaşamını yitirdi. İHD, tecrit koşullarının hemen kaldırılmasını ve ölüm oruçlarının sona ermesi yolunun açılmasını talep etmektedir. İHD'nin tecrite karşı mücadelesi sonsuza kadar sürecektir. Türkiye bir türlü hukukun üstünlüğü ilkesini yaşama geçirmiyor. Hukukun üstünlüğü ilkesinin olmazsa olmaz koşulu, yargının bağımsızlığıdır. İnsan hakları yargı gücüyle korunur. Bağımsız olmayan bir yargı bu işlevini yerine getiremez. Yargıtay Başkanı'nın da yeni adli yıl açılışında dile getirdiği gibi, Türkiye'de yürütmenin yargıya yapısal olarak müdahalesi söz konusudur.

Türkiye otoriter nitelikli, insanı-yurttaşı merkezine almayan, güvenlikçi devlet modelinin tipik örneği olan 12 Eylül darbe anayasasından ve zihniyetinden kurtulabilmiş değildir. Sistemin bir bütün olarak demokratik değişim ve dönüşüme uğratılması gerekirken, kozmetik değişikliklerle göz boyanmaya çalışılmaktadır.

Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi sorununun en önemli halkası olan Kürt sorununun aşılması konusunda özde bir ilerleme sağlanamamıştır. Zorla yerlerinden edilen milyonlarca insanın kendi evlerine, tarlalarına, doğal ortamlarına güvenli dönüşleri konusunda bir gelişme yaşanmamıştır. 3688 boşaltılan köy ve mezranın ancak %10 'na dönüş gerçekleşmiştir. Bölgede hukuksal olarak olağanüstü yönetim usulü, çeyrek yüzyıllık bir uygulamadan sonra kaldırılmış olmakla birlikte, özellikle kırsal kesimde bir normalleşmeden söz etmek olanaklı değildir. Koruculuk sistemi yürürlüktedir. Bölge insanı açlık sınırında yaşamaktadır. O nedenle, kapsamlı, bölgesel kalkınma ve gelişme planları hazırlanmalı, sorun, ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları ile ele alınmalı, tüm projelerin oluşmasına halkın katılımı ve katkısı sağlanmalıdır. Bölge mayınlardan temizlenmelidir. Bölge insanının çocuklarına Kürtçe isim koymalarına müdahaleden vazgeçilmelidir. Yalnızca Kürtler açısından değil, farklı dil ve etnik kökenden tüm yurttaşlarımız için, farklı özelliklerin zenginlik kaynağı oluşu gerçeğinden hareketle, demokrasinin çoğulculuk ilkesi yaşama geçirilmelidir. Bu çerçevede, farklılıklara saygı temeldir. Sorunu, insan hakları ve demokrasi sorunu olarak ele almak en doğru yaklaşımdır.

Türkiye ağır, ekonomik, sosyal ve siyasal çalkantılardan geçerek belirli bir noktaya gelmiştir. Bir taraftan sistemin otoriter niteliğinden şikayetler bulunmakta ve hemen tüm siyasal aktörler demokratikleşmeden söz ederken, bu otoriter sistemin politik alandaki mağdurlarının mağduriyetleri, sistemin hukuk araçları ile giderilmelidir. Genel af bu konudaki en etkili araçlardan birisidir. Politik tutuklu ve hükümlüleri dışta tutan afların sorunları çözmediği anlaşılmalıdır. O nedenle, tüm Türkiye'de barışın egemen olması ve uzun süreli travmaların atlatılması için, genel af ilan edilmelidir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının iç hukukta yeniden yargılama sonucu doğurması için düzenlemeler yaşama geçirilmelidir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin ve Terörle Mücadele Yasası'nın yürürlükten kaldırılması gerekmektedir.

İHD, savaş karşıtı tutumunu da açıklar. ABD'nin Irak'a yönelik savaşına karşıyız. Türkiye'nin bu savaşta taraf olmasına da karşıyız. Bu savaş, petrol ve enerji kaynaklarını ele geçirme, pekiştirme ve yeni nüfuz alanları yaratma savaşıdır. Türkiye toplumunun sesine kulak verilmelidir. Dünya halklarının sesine kulak verilmelidir. Hükümeti ve hükümetleri uyarıyor, Savaşa hayır diyoruz.

Evrensel Bildiri'nin 54. yılında tüm dünya halklarına ve Türkiye halkına, Bildirge'de yer alan hakların ve özgürlüklerin yaşamlarına yansımasını, böylece daha özgür, barışçı bir dünyada yaşamaları dileğimizi iletiyoruz.

Yaşasın insan hakları ve özgürlükleri mücadelemiz!
Savaşa Hayır! Yaşasın Barış!

İnsan Hakları Derneği

Bir cevap yazın