7 Haziran 2015 milletvekilleri genel seçimleri öncesi yaşanan çeşitli olaylar seçim döneminin siyasal gerilimlere ve provokasyonlara açık bir şekilde yaşanacağını göstermektedir.
İHD raporlarına göre sadece 2014 yılında üniversitelerde Kürt öğrencilere yönelik 53 ırkçı saldırıda 328 öğrenci yaralanmış, 2015 yılının ilk 3 ayında ise çeşitli üniversitelerde Kürt öğrencilere yönelik saldırılarda 35 öğrenci yaralanmıştır. 2014 yılının Şubat-Mart döneminde ve Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde 47’si HDP olmak üzere 21 BDP, 7 AKP, 2 CHP, 2 HÜDA PAR, 2 BBP ve 1 MHP binalarına toplam 108 saldırı olmuş ve bu saldırılarda 212 kişi yaralanmıştır. Aynı dönemlerde 1 MHP’li, 1 AKP’li, 1 Saadet Partili ve 1 HDP’li olmak üzere 4 kişi uğradıkları saldırı sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir. 2014 yılında Türkiye’nin çeşitli kentlerinde Kürt oldukları ve Kürtçe konuştukları için 18 linç teşebbüsü olayı yaşanmış ve 102 kişi yaralanmıştır. 2015 yılının ilk 3 ayında bu şekilde linç saldırıları sonucu 55 kişi yaralanmıştır. Siyasi parti bürolarına yönelik olaraktan 2015 yılı ilk 3 ayında yapılan saldırılarda 11 kişi yaralanmıştır.
Görüldüğü gibi özellikle seçim öncesi dönemlerinde siyasal gerilimin artması, kontrollü gerilim siyaseti izlenmesi, nefret söyleminin kullanılması ve çeşitli ayrımcı uygulamalar sonucu sık sık toplumsal olaylar yaşanmakta olup bu olaylar Türkiye iç barışının kırılgan bir noktada olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla toplumsal barışın tehlikeye girmesi her zaman mümkündür. Yaşanan gelişmeler bunu göstermiştir.
28 Şubat 2015 günü İstanbul Dolmabahçe Sarayı Başbakanlık Ofisinde tarihi bir açıklama yapılmıştır. Kamuoyuna 10 maddelik deklerasyon metni olarak sunulan metin bizzat Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınmış, HDP heyeti tarafından bu metnin okunduğu sırada devleti, hükümeti ve siyasal iktidarı temsilen temsilciler hazır bulunmuştur. Bu deklarasyonun yarattığı olumlu hava maalesef iyi değerlendirilememiştir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 21 Mart 2015 günü Diyarbakır Newroz’unda okunan mesajı PKK’nin Türkiye’de silahlı mücadeleyi sona erdirmesi ile ilgili kongreyi toplama koşullarını ortaya koymuştur. Buna göre müzakerelerin başlayabilmesi bakımından izleme kurulunun oluşturulması ve parlamento bünyesinde hakikat komisyonunun kurulması gerekliliği ortaya konmuştur. Her iki komisyondan temsilcilerin katılımı ile beraber PKK Kongresinin toplanarak Türkiye’de silahlı mücadeleyi sona erdirme kararı alacağı ifade edilmiştir. Dünya örnekleri göstermektedir ki, silahlı mücadelenin sona erdirilmesi ve silah bırakmanın tarafların karşılıklı atacağı adımlarla birlikte geldiğidir. Dolayısıyla hükümetin çözüm sürecini mutabakata varıldığı gibi ilerletmesinde zaruret olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Çağlayan Adliyesinde Cumhuriyet Savcısına yönelik rehin alma eylemi kabul edilemez.
01.04. 2015 tarihinde İstanbul Çağlayan Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz‘ın iki eylemci tarafından rehin alınması ve eylemin sona erdirilmesine yapılan müdahalenin eylemcilerle birlikte cumhuriyet savcısının yaşam hakkı ihlaline sebep olmasının mutlaka araştırılarak gerçeğin ortaya çıkarılması gereken bir hadise olduğunu vurgulamak istiyoruz. Eyleme müdahalenin infaz sonucunu doğurduğu ve yaşam hakkı ihlali gerçeği orta yerde durmaktadır. Dolayısıyla siyasal iktidarın bu infaz nedeni ile bir kez daha güvenlikçi politikalarını terk etmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
Yargı mensuplarına yönelik eylem biçimlerinin ise demokratik ortama hiçbir katkı sağlamadığını bir kez daha belirtmek isteriz.
Devletlerin, yaşam hakkı konusunda hem ihlal etmeme negatif yükümlülüğü hem de yaşam hakkının ihlal edilmesini önleme yükümlülüğü, önlem alma yükümlülüğü (pozitif yükümlülük) bulunmaktadır.
Bu olayda her iki yükümlülük de yerine getirilmemiştir.
Avukatlara yönelik ayırımcı uygulamalar kabul edilemez.
Adliyeye yönelik saldırı bahane edilerek yargının kurucu unsurlarından olan ve savunma makamını temsil eden avukatlara yönelik ayrımcı ve ötekileştirici söylem ve uygulamalar kabul edilemez. Siyasal iktidar avukatlara yönelik bu tutumu ile yeni güvenlik konseptini adeta devreye koymuş, vatandaşa avukatlar üzerinden ciddi bir gözdağı vermek istemiştir.
İç güvenlik yasası ile Türkiye Polis devletine dönüştürülmek isteniyor.
Bütün bu olup bitenler arasında iç güvenlik paketi adı ile bilinen kanun tasarısının yasalaşmış olması Türkiye’nin bundan böyle polis devleti uygulamaları ile daha fazla karşılaşacağını göstermektedir. Bu ise daha fazla yaşam hakkı ihlali, daha fazla kişi güvenliği ve özgürlüğü ihlali, daha fazla gösteri yasağı, daha fazla adil yargılanma hakkı ihlali demektir. Siyasal iktidar yeni güvenlik anlayışı ile güvenlik bürokrasisini oldukça güçlendirmiş olup bu kesimden gelebilecek provokasyonlara adeta yasal zemin hazırlamıştır. Türkiye’de cezasızlığın sürdüğü bir ortamda güvenlik bürokrasisinin daha fazla korunacak olması cezasızlık politikasının en temel politika biçiminde sürdürüleceğini göstermektedir.
Fenerbahçe Kulübü’ne yönelik saldırıyı kınıyoruz.
Seçim öncesi bir dönemde Fenerbahçe Kulübü’ne yönelik yapılan saldırı ile ciddi bir provokasyon yaratılmak istenmiş, bir spor kulübünün yok edilmesi pahasına Türkiye kaos ortamına çekilmek istenmiştir. Siyasal iktidarın seçim öncesi dönemde bu türden provokasyonları önleyecek gerekli tedbirleri alması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
7 Haziran 2015 seçimleri öncesi siyasal iklimin sakin bir ortamda geçebilmesi bakımından öncelikle siyasal söylemin nefret söyleminden arınmış bir biçimde olmasını ve ayrımcı dil kullanılmamasını önermekteyiz. Siyasal iktidarın Kürt sorunundan kaynaklanan gerilimin yaşanmaması bakımından çözüm sürecini varıldığı belirtilen mutabakatlara uygun olarak sürdürmesi gerektiğini ve bir an önce izleme kurulunu oluşturarak müzakereleri başlatmasını önermekteyiz.
Siyasal iktidarın güvenlik paketi ile elde ettiği yetkilerin güvenlik bürokrasisi tarafından kullanılmasında suiistimalleri önleyecek etkili denetim tedbirlerini almasını ve mümkünse bu yetkilerin hiçbirisinin kullanılmaması gerektiğini belirtiyoruz.
Hak savunucuları olarak seçim sürecini yakından izleyeceğimizi ve bu süreçte daha önceki süreçlerde yaşanan linç teşebbüsleri gibi ağır ihlaller yaratan olayların meydana gelmemesi konusunda tüm kamuoyunu duyarlı olmaya ve provokasyonlardan uzak durmaya davet ediyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ