Sivillerin Yaşam Hakkına Yönelik Saldırılar Giderek Ağırlaşıyor. Taraflara İnsancıl Hukuk İhlalleri Uyarısı!

Silahlı çatışmaların başladığı 24 Temmuz 2015 tarihinden beri yaşanan çatışmalarda sivillere yönelik yaşam hakkı ihlalleri giderek ağırlaşmaktadır. Sokağa çıkma yasağı adı altında sıkıyönetim in başladığı 16 Ağustos 2015 ile 7 Ocak 2016 tarihleri arasında 134 sivilin yaşamını yitirdiği, 2015 yılı toplamında ise çatışmalardan kaynaklı olarak 247 sivilin yaşamanı yitirdiği korkunç bir katliam durumu ile karşı karşıyayız.

Diyarbakır Çınar ilçesi Emniyet Amirliği’nin hizmet ve lojman binasına yapılan bombalı saldırıda 3’ü çocuk 5 sivil ve 1 polis yaşamını yitirmiş, onlarca kişi de yaralanmıştır. Bu tip sivillerin yaşam hakkına yönelik saldırılar kabul edilemez. Sivillerin başta yaşam hakkı olmak üzere vücut bütünlüğüne yönelik saldırıları kınadığımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz. Türkiye basın ve yayın organlarında haberlerin veriliş biçimini de eleştirdiğimizi özelikle vurgulamak gerekir. Devlet güçlerinin saldırıları ve operasyonları kapsamında ve çoğu yargısız infaz olmak üzere 2015 yılı içinde büyük çoğunluğu Kürt çocuğu 73 çocuk yaşamını yitirmiştir.

Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda Kürt nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı coğrafik olarak Türkiye Kürdistan’ı bölgesinde yaşanan çatışmalar insancıl hukuk kapsamında ele alınması gereken ve doğrudan doğruya Cenevre Sözleşmelerinin ortak 3. Maddesinin uygulanması gereken somut bir durum yaratmıştır. Uluslararası alanda üretilen mahkeme kararları da bu durumu teyit etmektedir.

Eski Yugoslavya Ceza Mahkemesi’nin Boskoski kararı ( Prosecutor v. Boskoski, Ljube, Tarculuvski, Johan), Tadiç’ten itibaren mahkemece geliştirilen “çatışmanın yoğunluğu” ve “silahlı grubun örgütlülüğü” kriterlerine ilişkin objektif belirtici (indicative) faktörlerin derli toplu ve neredeyse eksiksiz bir dökümünü içermektedir. Gerek çatışmanın yoğunluk düzeyini değerlendirmek için mahkemece göz önüne alınan faktörler(saldırıların ciddiliği, çatışmaların coğrafi olarak ve belli bir süreye yayılması, savaş bölgesinde kaçmak zorunda bırakılan siviller, kullanılan silahların, özellikle ağır silahların, tank ve diğer askeri teçhizatların türü, çatışmanın neden olduğu zayiatın (ölü, yaralı) boyutu, konuşlandırılan asker ve birliklerin sayısı vb.) gerekse silahlı grubun örgütlenme düzeyinin tespitinde kullanılan beş grup etmen( komuta yapısının varlığına işaret eden etmenler, örgütlü bir şekilde operasyon yürütebileceğini gösteren etmenler, lojistik düzeyini gösteren etmenler, disiplin düzeyi ve ortak 3. Maddenin yükümlülüklerini yerine getirebilme kabiliyeti ve Silahlı grubun sözbirliği içinde olup olmadığını gösteren etmenler) incelendiğinde, Türkiye’de süren çatışmanın Cenevre Sözleşmeleri ortak 3. Madde anlamında Uluslararası Nitelikte Olmayan bir Çatışma olduğu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 12 Kasım 2013 Tarihli Benzer ve Diğerleri/ Türkiye (Benzer And Others v. Turkey) kararı bu hususu kategorik biçimde teyit etmektedir. Şırnak ilinin Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 26 Mart 1994 günü Türk savaş uçakları ile bombalanması sonucu toplam 38 kişinin ölümü ile ilgili davada Türkiye mahkum olmuştur. Bu davada AİHM, kararın 89.paragrafında ortak 3. maddeye, 90.paragrafında ise güvenlik güçlerinin güç ve silah kullanımını belirleyen Birleşmiş Milletler esaslarına ilişkin ilkelerine yer verdikten sonra,184. Paragrafında, Mahkeme’nin daha önceki İsayeva/Rusya kararına göndermede bulunularak sivillere ve köylere yönelik ayrım gözetmeyen hava bombardımanın demokratik bir toplumda kabul edilemez olduğuna ve uluslararası örf adet ve insancıl hukuk kuralları ile silahlı çatışmada kuvvet kullanmasını düzenleyen kurallara aykırı olduğuna karar vermiştir.

Sokağa çıkma yasakları adı altında Kürt kentlerinin ablukaya alınarak yapılan askeri operasyonlarda oldukça yüksek sayıda sivilin yaşamını yitirmesi ve Diyarbakır Çınar ilçesinde gerçekleştirilen bombalı araç saldırısı, yaşanan silahlı çatışmalarda Cenevre Sözleşmelerine uyma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini göstermektedir.

Silahlı çatışmanın taraflarına bir kez daha Cenevre Sözleşmeleri ortak 3. Maddeye uyma yükümlülüklerini hatırlatıyor, sivillere yönelik saldırıların derhal son bulmasını ve sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını istiyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın