SON GÜNLERDE Kİ SÜRGÜN SEVK UYGULAMALARI İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINI ENDİŞELENDİRMEKTEDİR.

İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi Cezaevi Komisyonunun, son yıllarda cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri raporları incelendiğinde en yoğun hak ihlali yaşanan başlıklarından birisinin de zorunlu sevkler yani sürgünler olduğu görülür.

Tespitlerimize göre son 1 aydır sürgünler toplu olarak yaşanmaktadır. Oysaki verilerimiz incelendiğinde bölge cezaevlerinden  sürekli olarak  mahpus sevkleri yapılmaktadır. Kürt mahpuslar dönük zamana yayılan bir uygulamanın hayata geçirildiği  gözlemlerimiz arasındadır.

Bingöl cezaevinden gerçekleşen firar olayından sonra daha da yoğunlaşan, adeta Kürt mahpuslardan intikam alma girişiminde bulunan yetkililer, mahpuslara karşı tecridin daha da derinleşmesini planlamakta, mahpusun onurunu çiğneyerek iradesini teslim almak istemektedir.

Bingöl cezaevinde yaşananların hesabını tüm Kürt mahpuslara kesmesi mahpusa yaklaşımın en açık göstergesidir.

Cezaevi komisyonumuzun 13.11.2013 verilerine göre 23.09.2013 -13.11.2013 tarihleri arasında;

Bingöl, Muş, Batman, Mardin, Siirt, Diyarbakır cezaevlerinden, Tekirdağ Bandırma, Edirne cezaevlerine 314 mahpus sevk edilmiştir.

Şubelerimizden gelen raporlara göre tüm mahpusların aileleri Kürt illerinde yaşamaktadır. Sevklerle birlikte yaşanan hak ihlalleri ise sevkleri gerçekleştiren zihniyetin amacını ortaya çıkarmaktadır:

-Sevkler öncesi kısa sürede mahpusların bilgilendirilmesi, eşyalarının tırlara yüklenerek aileleri ve avukatlarının ziyaretleri engellenerek gerçekleştirilmiştir. Âdeta bir operasyon hazırlığı yapılarak mahpusların gitmemesi halinde özel harekât ve jandarma tarafından müdahale edilebileceği atmosfer hazırlanmıştır.

– Sevk edildikleri Tekirdağ F tipi cezaevinde mahpuslarla görüşme yapan avukat bilgilerine göre “burası sizin yattığın cezaevlerine benzemez, burası F tipi cezaevleridir” denilerek çıplak arama dayatılmış, onur kırıcı muamele ve işkence uygulanmıştır.

-Sevk edildikleri halde eşyaları hala verilmediğinden üstlerindeki ince giysilerle idarenin verdiği ince bir battaniye ile iklim koşullarına dayanmaktadırlar.

-İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi tarafından hazırlanan hasta mahpus listemizde bulunan hasta mahpuslarda sevk edilmişler, bulundukları illerdeki tedavileri yarım bırakılarak yeni hastane sevklerini beklemek durumda kalmışlardır. Yine Diyarbakır sevklerinden Ömer HARAN Diş tedavisi için Diyarbakır’a sevk edilmiş, tedavi için gerekli ücreti yatırmış ancak buna rağmen tedavisi yarıda bırakılarak Edirne’ye sürgün edilmiştir.

-Bulundukları cezaevinden sevk edilen mahpusların büyük çoğunluğunun aileleri o bölgede oturmakta olup en yakın mesafe 1648 km dir. Ekonomik durum bakımından aileler için ciddi sorunlar yaşanacağı ve aile ile iletişim tamamen engellendiği gözlemlerimiz arasındadır. 

-Sevkler de gözlemlediğimiz tutuklu mahpusların savunma ve adil yargılanma, hakkı ihlal edilmektedir. Diyarbakır’dan sevk edilen Halil Yaman: daha önce Çankırı’ya sevk edilmiş, Duruşmaya katılması için tekrar Diyarbakır’a sevk edildiği halde duruşmaya çıkarılmadan Edirne’ye sürgün edilmiştir. Yine Ubeyd Şen daha önce Giresun’a sevk edilmiş, Duruşmaya katılması için Diyarbakır’a sevk edilmiş ancak duruşmaya çıkamadan Edirne’ye sürgün edilmiştir.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi 2 No’lu Genel Raporunda belirttiği görüşünü 2005 yılı Aralık ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret üzerine 2006 yılında yayınladığı raporunda da yinelemiştir. Raporun 22. paragrafında ele aldığı üzere

“Aile bağlarının kopmaması için özel çaba gösterilmelidir. Bu bağlamda:

Mahpuslar, mümkün olduğu ölçüde ailelerinin ya da yakın akrabalarının bulunduğu yerlerin yakınında bulunan cezaevlerine yerleştirmelidir. Denilmektedir.

Kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakan yetkililerin, aynı zamanda onların temel hakların korunması ve insan onuru ile bağdaşmayacak muamelede bulunulmamasına ilişkin temel yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu temel yükümlülük, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinde açık bir şekilde düzenlenmiştir: “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” der.

Takip ettiğimiz sürgün sevk uygulamaları biz insan hakları savunucularını endişelendirmektedir. Barış ve kalıcı çatışmasızlık sürecinde, İnsan Hakları demokrasi ve özgürlükler adına umut kâr olmayı istediğimiz bir dönemde Kürt mahpuslara yönelik uygulamalarda ortaya çıkan politik tutum umutlarımızı kırmaktadır.

Soruyoruz; 

Boşaltılan hapishaneleri yeni tutuklamalarla mı dolduracaksınız?

İşkence, baskı ve zor yöntemleri ile yapılmak istenen nedir?

Tecridi derinleştirerek, mahpuslar ve sosyal çevreleri neden cezalandırılmaktadır? Neden toplumsal bir baskı ve korku yaratılmaktadır.

Mahpuslara uygulanan sürgün işkencesine son verilmelidir. İşkence ve kötü muamele durdurulmalıdır.  Mahpusların tüm sosyal ihtiyaçları karşılanmalıdır.

Mahpusları insan saymayan, politik baskı aracı gibi gören, rehin uygulamalarında bulunan tutumdan ve politik zihniyetten vazgeçilmelidir.

                                                                                     

İnsan Hakları Derneği   

Bir cevap yazın