SOYKIRIM SUÇLUSU EL BEŞİR İLE HER TÜRLÜ İLİŞKİYİ PROTESTO EDİYORUZ

Zirveden savaşlara, açlığa ve ölüme devam kararı çıktı.

18–21 Ağustos tarihleri arasında yapılacağı duyurulan Türkiye-Afrika İşbirliği zirvesi sona erdi ve ardından, Türkiye-Afrika Ortaklığı İstanbul Deklarasyonu yayınlandı. Ülke halklarının ve insanlığın geleceğinin insan haklarını esas alarak, eşit ve özgür bir düzlemde yeniden planlanmasına duyulan ihtiyaç ortada olmasına rağmen bu toplantının amacının bu olmadığı ve olamayacağının en belirgin işareti Sudan Devlet başkanı ve Genel Kurmay başkanı Ömer Hasan Ahmed El Beşir’in de bu zirveye katılanlar arasında bulunmasıdır.

18 Ağustos günü Türkiye’ye gelen El Beşir 1989 yılında darbe ile yönetimi almasının ardından Sudan’ın Darfur bölgesinde soykırım yapmakla suçlanmakta. Soykırım iddialarının 2003 yılında uluslararası alana taşınmasının ardından 2005 yılında  başlatılan ve Uluslar arası Ceza mahkemesi tarafından sürdürülen soruşturma neticesinde El Beşir hakkında tutuklama talebi bulunuyor.İnsan hakları savunucuları olarak, Soykırım suçlusu El Beşir’in Türkiye Devleti tarafından zirveye davet edilmesi ve yakın ilişki geliştirilmesini ve ortak bir gelecek için işbirliği ve dayanışma kararı çıktığı belirtilen İstanbul Deklarasyonunda kabul edilen ilkelerde insanların yaşamı ve geleceğinin devletlerin egemenlik  ilişkilerine direk olarak bağlanmasını ve Afrika insanının ve halklarının mahkum edildiği açlık, yoksulluk, savaş ve Darfurda süren soykırımın görmezden gelinmesini kabul edilemez buluyor ve protesto ediyoruz. 

Afrika kıtası ve insanları kıtanın sahip olduğu zengin elmas ve altın gibi değerli taş ve petrol rezervleri nedeniyle yüz yıllarca savaşlara, köleliğe, kıyımlara, etnik temizliklere, sömürge olmaya mahkum edildiler. Sahip oldukları ve bu gün ABD, Rusya ,Çin, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin  yararlandığı bu zenginlikler Afrika halklarına acı, gözyaşı, göç ve kıyım getirdi. Bu gün halen Afrika ülkelerinin neredeyse tamamında Afrikalı az sayıda zengin elitin dışında kalanlar yoksulluk ve savaşlar nedeni ile sürekli olarak ağır insan hakları ihlalleri yaşamakta. Salgın hastalıklar ve açlık nüfusun büyük kesimini sadece hayatta kalma mücadelesine mahkum etmekte. Zengin kaynaklara sahip bir çok ülkenin vatandaşları başka ülkelerde kaçak olarak yaşamaya çalışmaktalar ya da kamplarda yaşam savaşı veriyorlar. Hayatta kalabilmek için acil insani yardımlara muhtaçlar.

Zengin rezervlerin kontrolü meselesi iç savaşları, katliamları ve soykırımları süreklileştiriyor. Örneğin; Petrol ve elmas ülkesi Angola’da 1,5 milyon insan açlık içinde kıvranıyor, nüfusun 1/3’ü iç savaş nedeniyle evlerini terk etmiş durumda, 100 bin kişi kara mayını kurbanı ve her üç dakikada bir çocuk önlenebilir hastalıklar nedeniyle ölüyor.

6 milyon kişinin yaşadığı Darfur’da bu güne kadar 200 bin Darfur’lunun öldürüldüğü ve iki buçuk milyon insanın bölgeden kaçmak zorunda kaldıkları ve halen bu bölgede soykırımın devam ettiği biliniyor. Sudan’ın Darfur bölgesinde ortaya çıkan iç savaşın asıl nedeni bölgede bulunan petrol. ABD, İngiltere, Çin ve Rusya gibi büyük kapitalist devletlerin bölgede kontrol sağlamak için iç savaşın yarattığı kargaşadan yararlandıkları ve bu nedenle savaşın devamına destek verdikleri belirtiliyor.

Nihayet, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Darfur’da  son dört yılda yaşamını yitiren yüzbinlerce  kişiyle ilgili soruşturma başlatmış ve  2005 yılında verdiği bir kararla davayı UCM’ne taşımıştı. UCM 20 ay sonra iki Sudanlı yetkilinin tutuklanması kararı vermişti. Ancak bu kararlar infaz edilmediği gibi Sudan Devleti UCM nin kararını tanımadığını açıkladı ve bu kişilerden Ahmed Harun halen Sudan’da İnsani İşler Bakanı olarak görev yapıyor. UCM savcılığı temmuz 2008 de El Beşir hakkında da tutuklama talebinde bulundu. Sudan Devleti bu talep karşısında da UCM ni tanımama tavrını sürdüreceğini açıkladı.

Bizler, insan hakları savunucuları olarak; görüyoruz ki, Afrika ülkelerinde asıl sorun başta yaşam hakkı olmak üzere insan haklarının tamamının kullanılamaz halde olmasıdır ve bu durumun nedeni olan savaşlar, hastalıklar, yoksulluk ve  açlığın asıl kaynağı, emperyalist ülkelerin ülke zenginliklerini paylaşımındaki hırslarıdır. Bu nedenle öncelikle, bu ülkelere elinizi Afrika’dan, Afrikalının boğazından çekin diyoruz.

Yine ; Darfurda baskın, yağma, öldürme, tecavüz gibi olaylarla karşımıza çıkan soykırım suçunun insanlığa karşı suçlar kapsamında cezalandırılmasının insanlığın geleceği için ertelenemez bir durum olduğunu,

Halen 108 ülke tarafından kabul edilen UCM kurucu anlaşması olan Roma statüsünü Türkiye’nin de onaylamasını ve Mahkemenin yargı yetkisini kabul etmesini, dünya üzerinde savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara karşı, adaletin sağlanması  ve cezasızlığın son bulması için oluşturulmuş bulunan UCM  nin kararlarının uygulanması konusunda Türk Hükumetinin aktif çaba harcamasını ve dış politikalarını oluştururken bu durumu gözetmesi gerektiğini belirtiyoruz.

Bizler; Soykırım suçlusu El Beşir’in  Türkiye’ye davet edilmesini ve yakın ilişki kurulmasını, yayınlanan deklarasyonda insan hakları sorunlarının devletlerin egemenlik ihtiyaçlarına bağlanmasını, soykırımların ve katliamların yok sayılmasını ve Afrikanın zenginliklerinin hangi güçler arasında nasıl paylaşılacağının planı yapılırken Afrika insanın yok sayılmaya devam edilerek açlık,savaş ve ölümlerin devam edeceğine dair oluşturulan tabloyu kabul edilemez buluyor ve protesto ediyoruz.

İnsan Hakları Derneği

İstanbul Şubesi

Bir cevap yazın