Süleyman Yeter işkence kurbanı

Süleyman Yeter, gözetim altındaydı. Hukuk devletinde, “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı” temeldir. Bu hak çerçevesinde, bir insanın özgürlüğünden ne denli kısa bir süre, örneğin bir dakika yoksun bırakılabilmesi için, böyle bir tasarrufta bulunan kamu görevlisinin elinde kanıt bulunması gerekir. İnsanların rastgele sokakta kimlik kontrolüne tabi tutulması dahil, şüphe için gerekçe bulunmadığı halde, kimlik saptanması, bu amaçla, yoldan, otobüsten, dernek ve sendikalardan, kahvehanelerden, gazete ve dergi bürolarından insanların gözetim altına alınması ve böylece özgürlüklerinden yoksun bırakılması, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlalidir.

Hukuk devletinde, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiler, devlet organlarının hukuksal güvencesi altındadır. Böyle bir durumda, yakınlarına haber verilmesi dahil, durumu hakkında yargıcın karar vermesini isteme ve hukuksal yardım görme hakkına sahiptir.

Hukuk devletinde insanlar, işkence görmeme hakkı olarak da tanımlanan, işkence yasağının kesin koruması altındadır. Bir ülkede yaygın ve sistematik işkence yapılıyorsa, o ülke insanları açısından böyle bir haktan söz etmek olanağı bulunmamaktadır. İşkence ile ölüm, gözetim yerlerinde çok sık rastlanıyorsa ve işkence izlerinin ve olgularının saptandığı binlerce insan varsa, o ülkede işkencenin münferit olay olmadığı sonucuna ulaşılır. Bunun adı, işkencenin bir idari pratik olmasıdır. Başka bir ifade ile, işkencenin idari pratik olduğu ülkelerde, en yüksek politik iradenin, işkencenin yasaklanması doğrultusunda değil, gözyumulması ya da teşvik edilmesi doğrultusunda tecelli ettiği anlamına gelir.

Süleyman Yeter, kendisi gibi binlerce mağdurun yaşadıklarını yaşadı. İşkence kurbanı olan kişi, başka insanlara, yaşam hakkının, insan olma onurunun, ne demek olduğunu öğreten kişidir. Öğrettikleri, insanlık onurunun işkenceyi yeneceğine olan inançtır.

Bir işkence kurbanının daha, önünde, saygıyla eğiliyoruz

Hüsnü Öndül
Genel Sekreter

 

Bir cevap yazın