Çatışma ve Şiddet Olayları Üzerine

Çatışma ve şiddet olaylarını kim plânlarsa plânlasın, kim tetiklerse tetiklesin, kim katılırsa katılsın, sonuç değişmemektedir. Küçük çocuklar dahil, yurttaşlar ölmekte, yaralanmaktadır. Bu yetmiyormuş gibi medyanın doğruluğu kuşkulu bilgiler yayması; sorumlu makamların adlî süreci etkileyecek beyanlarda bulunması, adlî süreçleri tıkaması, olayları tek boyutta yorumlaması yurttaşları endişeye ve güvensizliğe sevk etmektedir.
Güneydoğu illerimizi saran çatışma ve şiddet olayları ve bunun yurdun bütününe yayılma ihtimali hepimiz için bir felâkettir.Başta Kürt Sorunu olmak üzere, ülke sorunlarının baskı ve şiddet yöntemleri ile çözülmesinde ısrar, sadece ve sadece çözümsüzlüğü getirir. Türk’le Kürt’ü ayrıştırma ve çatıştırma oyunundan kimse kazançlı çıkamaz. Bu oyun ilk planda şu karanlık neticelere yol açacaktır:

– 2001’den bu yana gerçekleşen demokratik kazanımlar birer birer ortadan kaldırılacaktır.
– Şemdinli skandalı örtbas edilecektir.
– Halkın refahını yakından ilgilendiren (genel sağlık sigortası gibi) yasalar, kargaşa ortamında kolayca ve toplumca tartışılmadan Meclisten geçirilecektir.

Bizler, bu endişelerden hareketle, başta Şemdinli olayı olmak üzere Türkiye’de demokratik hak ve insan hak ihlâllerinin gizlenmeye çalışılan gerçeklerini araştırmak ve ortaya çıkarmak amacıyla bir araya geldik.
İstanbul Emniyet Müdürünün verdiği demeçlerle ortamı hazırlanan anti-demokratik yasaları Meclis’ten geçirebilmek için bu korku ortamı son derece elverişlidir. Nitekim 31 Mart 2006 tarihli bir büyük gazetemizde bizzat Adalet Bakanının “Eğer mevcut yasalarda bir eksiklik varsa, kurumlarımız böyle bir ihtiyaç duyuyorsa, tabiatıyla yaparız” demesi bunun en somut göstergesidir.
Susurluk skandalının arkasından ortaya çıkan Şemdinli olayı, toplumun huzur ve güven içinde yaşayabilmesi için, objektif gerçeği ortaya çıkarmaktan başka amaç gütmeden, dokunulmazlık tanımadan bu olayların derinlemesine araştırılmasına ve soruşturulmasına acilen ihtiyaç olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Ülkemizdeki çatışma ortamının uluslararası boyutu da çok önemlidir . Bu ortam, Türkiye’yi İran’a karşı askerî harekâta katılmaya zorlamakta ABD’nin ve taraftarlarının elini güçlendirmektedir.
Millî güvenliği sağlamanın bedeli, demokrasi ve insan hakları değildir. Demokratik olmayan ve yurttaşlarının temel haklarını saymayan ve gözetmeyen bir devlet, millî güvenliği sağlayamaz. Yurttaşların birlik duygusu içinde devlete sahip çıkmasının şartı, demokratik ve sosyal hukuk devletidir.
Bu anlayıştan hareketle halkımızı,

-her türlü şiddet olayını ve zor kullanımına karşı çıkmaya;
-önyargı ve nefreti körükleyen beyan verenlere, gerçek dışı haber yayanlara, adalete müdahale etme teşebbüslerine karşı tavır almaya
-çatışma ortamı fırsat sayılarak çıkarılmak istenen anti-demokratik yasaları engellemeye
-çatışma ortamından yararlanarak halkı yoksullaştıran, ekonomiyi çökerten yasaları Meclisten geçirme tertiplerine karşı uyanık olmaya
-çatışma ortamından yararlanarak Türkiye’yi komşu ülkelerle sıcak savaşa sürükleyecek uluslararası komplolara karşı durmaya
-demokratik ve barışçı girişimleri desteklemeye

Çağırmakta ve saydığımız endişe ve ilkeleri paylaşan tüm yurttaşlarımızı aynı doğrultuda çaba göstermeye davet ediyoruz.
Abdullah AYDIN
Aydın ÇUBUKÇU
Ayhan BİLGEN
Baskın ORAN
Bülent ATAMER
Cem SOMEL
Fikret BAŞKAYA
İhsan GÜLER
İsmail BEŞİKÇİ
Kazım GENÇ
Sait ÇETİNOĞLU
Yaşar TEMUR
Yavuz ÖNEN
Yusuf ALATAŞ

Bir cevap yazın