Taksim’de Bomba, 12 Eylül Darbesi ve Anayasa Değişiklikleri

Taksim'de bombalı saldırı
Bir intihar saldırısı daha, politik amaç doğrultusunda gerçekleştirildi. Bir kez daha, Albert Camus'ün Doğrular adlı oyununa göndermede bulunuyoruz. Amaçlarla araçlar arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir oyun bu. Çarlık Rusyası döneminde siyasi suikastleri politik amaçları için başlıca yöntem olarak seçen ve o nedenle de "en devrimcinin bomba" olduğunu savunanların (Sosyalist Devrimcilerin) Çar'ın kuzenine karşı suikastlerini temel alıyor. Gerçek bir olayı, yeniden kurguluyor.

İHD, politik çalışmada ve hayatın her alanında şiddeti ilkesel olarak reddediyor. Demokratik standartlar, demokratik araç ve yöntemlerle yükseltilebilir.

İnsanın fiziksel ve ruhsal varlığına yöneltilmiş her şiddet eylemini kınıyoruz. Yaşam hakkını herkes için ve koşulsuz savunuyoruz.

12 Eylül 1980 darbesi
Kural dışı bir müdahale idi 12 Eylül. Devlet içi organlardan birisinin silahlı müdahalesi. Silahlı bürokrasinin tepesinde bulunanlar, demokrasi dışı araç ve yöntemleri kullandı. Gücünü silahı elinde bulundurmaktan alıyordu. Güç'ten hak çıkardı. Güce dayanarak, 50 kişiyi idam etti. 650 bin kişiyi işkenceden geçirdi. 173 kişinin işkence ile öldürülmesi yolunu açtı. Onbinlerce insan yurttaşlıktan çıkarıldı.

12 Eylül rejimi, devleti yeniden yapılandırdı. 660 yasa çıkarıldı bu dönemde. Türkiye'nin anayasal ve yasal çerçevesi yeniden çizildi. Buna göre, "yurttaş devlet için vardır, devlet yurttaş için değil"di. Burada insanın araç konumuna itildiği açıktı. Politik amaç insanı, araçsallaştırıldı.

Anayasa değişiklikleri süreci
TBMM 17 Eylül'de olağanüstü toplanıyor. En etkili ve yetkili(!) devlet organlarının çizdiği strateji olan "otoriter özü muhafaza ederek değişim" projesi nasıl bir sonuç verecek, göreceğiz. İnsan hakları ve demokratik standartların yükseltilmesi talebini, "AB üyesi ülkelerin yasal mevzuatından daha ileri düzenlemelere gidilmemesinde yarar bulunmaktadır." görüşü ile yanıtlayan bu görüş sahipleri, şimdilerde, "Türkiye'nin hassasiyetlerinden", "çıta"dan dem vurmaktadırlar. Yurttaşının hak ve özgürlüğünün sınırlarının genişlemesini "hassas konu" yapan bu görüş sahipleri 12 Eylül'ün ürünüdür. 12 Eylül zihniyeti hala egemendir.

"Çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmak" bu görüş sahiplerinin izlediği strateji ile olanaklı değildir. Zira onlar, "AB üyesi ülkelerin yasal mevzuatından daha ileri düzenlemelere gidilmemesini" önererek, Türkiye'yi insan hakları ve demokratik standartlar bakımından "izleyici" ülke konumunda tutmak istemektedirler.

Yurttaşının hak ve özgürlüğünden korkan yönetici elitle demokratik reformları gerçekleştirmek olanaklı değildir.

Türkiye toplumu insan hakları ve demokratik standartların yükseltilmesini istemektedir.

TBMM'ye düşen görev, bu demokratik irade doğrultusunda hareket etmesidir.

TBMM, yüksek bürokrasinin değil, halkın özlem ve istemlerini yerine getirme ile görevlidir.

"Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak" ancak atılımcı bir ruhla mümkün ve olanaklıdır.

Toplumuna yabancılaşmış, insan hak ve özgürlüklerinden korkan ve kendinden menkul "hassasiyet" hamasetine sığınanların Türkiye'ye katacakları hiçbir şey yoktur. O nedenle, 37 maddelik anayasa değişikliği paketi pek çok eksik bıraktığı konuya rağmen TBMM'den geçirilmelidir. Türkiye toplumunun ihtiyaç duyduğu, köklü anayasal ve yasal reformlar olmasına karşın, 37 maddelik değişiklik cesaret verici olabilir.

İHD ikinci sınıf bir demokrasiye razı değildir. İHD olarak, ulusalüstü insan hakları belgelerindeki tüm hak ve özgürlükleri istiyoruz. Bunun için çaba gösteriyoruz. Türkiye'nin insan hakları ve demokratik standartlar konusunda "izleyici" konumdan öncü konuma geçmesini istiyoruz. Yurttaşı olduğumuz ülke için, 'insan hakları ve özgürlüklerine dayalı, hakları ve özgürlükleri koruyan ve gelişmesi için olanaklar sunan bir ülkede yaşıyoruz' demek istiyoruz. Bu onuru ve gururu birgün mutlaka taşıyacağız.

Hüsnü Öndül
Genel Başkan

Bir cevap yazın