09.01.2017
“Mümkün olan en geniş kapsamlı tartışma, istişare, uzlaşı ve mutabakata dayanmayan, ülkenin süreğen sorunlarına çözüm üretmeyen ve demokratik değişim taleplerine cevap vermeyen anayasalar, bir toplumsal sözleşme karakteri taşımazlar.” Genel kabul gören bu anlayış yerine AKP-MHP yönetimlerinin dayatması ile fiilen uygulanan başkanlık, Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında anayasal yeni bir rejim haline getirilmek istenmektedir.
- Siyasal ve toplumsal muhalefetin, İfade, basın ve toplanma özgürlüklerinin OHAL rejimi altında ağır baskı altına alındığı,
- Can ve mal güvenliğinin kalmadığı,
- Milletvekillerinin ve belediye başkanlarının hapsedildiği,
- İçeride ve dışarıda savaşın sürdürüldüğü
- Cezaevlerinin dolup taştığı, ülkenin tamamının bir yarı-açık cezaevine çevrildiği,
- Sendikal hak ve özgürlüklerin, çalışma hakkının OHAL KHK’larıyla ortadan kaldırıldığı,
- Üniversitelerin, üniversite olmaktan çıkarıldığı, akademisyenlere cadı avı uygulandığı,
- Şiddetin, tacizin, tecavüzün alabildiğine meşrulaştırıldığı
bir dönemde;
Neresinden bakılırsa bakılsın, Türkiye’de Anayasa yapım koşulları ve ortamı yoktur. Bu durum, meclise sunulan anayasa değişikliği teklifini daha en başından gayri meşru kılmaktadır. Bu gayri meşru ve dayatmacı teklifi geri çekin! Parti farkı gözetmeksizin milletvekillerine çağrımızdır: Bu gayri meşruluğa “Hayır” deyin!
Türkiye’nin gerçek ihtiyacı, inkar edilen ve ötekileştirilen toplum kesimlerinin kimlik, kültür ve yönetime katılma haklarının sağlanması başta olmak üzere köklü bir demokratikleşme ve iç barış sağlayacak bir anayasadır. Mevcut teklif bu ihtiyaçla taban tabana zıttır. Ülkeye bir “deli gömleği” giydirme, mevcut OHAL-KHK’lar rejimini ve savaşı süreklileştirme teklifidir.
“Geri çekilsin, olmuyorsa Hayır” deyin!
Teklifi 330 oyla onaylar ve referandumun önünü açarsanız şayet; bir parlamentonun kendi ölüm fermanına kendi oyuyla olur vermesinin, kuvvetler ayrılığının yok edilmesinin, denetlenemeyen bir yürütmeyi başına buyruk haline getirmesinin tarihteki ender ve ibretlik örneklerinden biri olur.
Milletvekillerine çağrımızdır:
Bu ibretlik durumun suç ortağı olmak istemiyorsanız teklifin geri çekilmesi için baskı yapın, olmuyorsa “Hayır” deyin. Mevcut teklif – özünde – Türkiye’nin yüzyılı aşan demokratik birikimini ve mevcut değişim taleplerini yok sayan Tek Adam Yönetimi teklifidir.
Türkiye geriye değil, ileriye bakmalıdır. Teklif geri çekilmelidir; olmuyorsa parlamentoda hayır oyu kullanmak, ülkeyi bir badireden geri döndürmek demektir.
Teklif tek bir kişiye mutlak bir iktidar bahşetmekte, onu totaliter, otoriter, keyfi ve yekpare bir rejimin kişiselleşmiş ifadesi kılmaktadır. Bunun literatürdeki adı bellidir: Faşizm… Faşizm Türkiye’nin “beka”sı veya beka diye takdim edilen felaketi olamaz. Faşist bir rejim teklifini “beka” gibi kisvelere büründürmeden geri çekin.
Adınız, yüz kızartıcı biçimde faşizme “Evet” oyuyla anılmasın.
Bizler, henüz parlamentoda görüşme aşamasındayken bu uğursuz teklifin OHAL şartlarında bir referanduma gerek kalmaksızın geri çekilmesini; Hükûmet ve Saray, dayatmasını sürdürürse milletvekillerinin oyuyla reddedilmesini sağlamayı amaçlıyoruz.
Çağrımız buna yöneliktir: “Hayır deyin, geri çekin!”
Türkiye; kendi demokrasi tarihine ve birikimine sırtını dönemez, çoktandır tarihe gömülmüş bir mutlakiyet rejiminin yeni bir versiyonu olan otokrasiye “yüzyıllık parantezi kapatma” demagojileri eşliğinde evet diyemez, halkın beraberliğini ve ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atamaz.
Faşizme karşı Emek ve Demokrasi Güçleri olarak biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, bütün ezilenler ve ötekiler olarak demokrasi, hak ve özgürlükler, eşitlik ve barış mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Faşizmin yerli bir çeşitlemesine geçit verilemez. Bu dayatma mutlaka püskürtülecektir.
“Hayır deyin, geri çekin!”
Emek ve Demokrasi için Güçbirliği