Şubemiz tarafından her ay düzenlenen Barış Nöbeti eylemlerinde, Türkiye’de devam eden çatışmalı süreç dolayısıyla yaşanan yaşam hakkı ihlalleri, hapishanelerde yaşanan ağır ihlaller, kadınlara yönelik gerçekleşen hak ihlali eylemleri, anadilde eğitim hakkı önündeki engeller, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki sınırlamalar, basın özgürlüğü önündeki engeller gibi uzun yıllardır kronikleşen problemlerin barışın tesis edilmemesi ile olan ilişkisi ortaya konulmuştur. Şubelerimiz tarafından gerçekleştirilen barış nöbeti eylemleri, barış savunucularının katılımı ile 20 aydır sürdürülmekte olup bu vesileyle toplumsal barış talebinin daha güçlü biçimde dillendirilmesi sağlanmıştır. Barış nöbeti eylemimiz, barış savunucusu dostlarımız ile aramızdaki bağların canlı tutulmasına, barışın sağlanabilmesi için gerekli yeni yol ve yöntemlerin tartışılmasına ve barışın sağlanabilmesi için yeni fikirlerin ortaya çıkmasına olanak sağlayarak motivasyonumuzu ve mücadele direncimizi artırmış, bizlere güç katmıştır. Bu nedenle öncelikle barış nöbeti eylemlerimizde bizleri yalnız bırakmayan herkese şükranlarımızı sunuyoruz.
Genelde kurulduğumuz günden bu yana özelde ise barış nöbetlerimizde dile getirdiğimiz talepler, Türkiye’de acil çözüm bekleyen meseleler, demokrasi ve insan hakları konusunda coğrafyamızın içinde bulunduğu vahim tablo; hak ve barış savunucularının yükünün gittikçe ağırlaştığını gözler önüne sermektedir. Yüz yıl önce inşa edilen Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı, çözümsüz bıraktığı ve derinleştirdiği sorunlar; Toplumunun karamsar bir ruh haline girmesine neden olmakta ve yurttaşlara umutsuzluk dolu bir gelecek vaat etmektedir. Mayıs ayı katliamlarla anılan bir aydır, örneğin 1 Mayıs 1977’de İstanbul’da gerçekleşen emekçi katliamı, Mayıs 1980 Çorum Katlimı,11 Mayıs 2013 Reyhanlı’dan gerçekleşen ve hala faillerinin bulunmadığı ve yargılanmadığını biliyoruz. 6 Mayıs 1972 yılında gerçekleşen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamı hala kanayan bir toplumsal yaradır. Cumhuriyet’in geride kalan dönemine ait tablo; bölgede yaşamın her alanında hak ihlallerinin yaşandığı, faili meçhul cinayetler ile gözaltında zorla kaybedilmelerin sıradanlaştığı, yoğun çatışmalı süreçlerde on binlerce insanın yaşamını yitirdiği, işkence ve kötü muamele yasağının sürekli ihlal edildiği ve cezasızlık sistemiyle faillerin aklandığı bir “ihlaller yüzyılı” olarak karşımızda durmaktadır. Geçen yüzyılda, Ermeni Soykırımı, Zilan Deresi Katliamı, Pêçar Tenkil Harekâtı, Dersim Katliamı, 6/7 Eylül Pogromu, Lice ve Roboski Katliamları gibi toplumsal hafızadan asla silinmeyecek ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönem olmuştur. Değişen siyasi iktidarların hiçbiri yaşanan bu katliamlarla yüzleşememiş, devlet tarafından yüzleşme ve özür yönünde en küçük bir adım dahi atılmamıştır. Devletin gücü ile işlenen bu ağır suçların cezalandırılması iddiasıyla açılan kamu davlarının tamamında etkisiz ve isteksiz bir tablo içinde olan mahkemeler vermiş oldukları hukuksuz kararlarla faillerin cezasız kalmasına neden olmuşlardır.
Yine geride kalan yüzyılın tüm askeri darbe veya darbe girişimlerinin akabinde Kürtlere ve tüm muhalif kesimlere yönelik ağır hak ihlalleri yaşanmış; yurttaşlar sürgün, işkence ve ağır hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Bu yüzyıl boyunca Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine erişmesi için mücadele eden siyasetçi ve aydınlar üzerindeki baskı sürekli artmış; faili meçhul cinayetler, gözaltında zorla kaybettirmeler, hapishane ve sürgünler siyasetçi, aydın ve aktivistlere yönelen en yoğun tehditlerden olmuştur. Yaşanan bu tehdit ve hukuk dışı uygulamalar Kürt meselesi başta olmak üzere Türkiye’de çözümsüz bırakılan tüm meselelerin muhatapsız bırakılarak kangrenleşmesine neden olmaktadır.
İnsan Hakları Derneği olarak olağan üstü yönetimler ve silahlı çatışmalar ile binlerce insan kaybetmiş olan Türkiye toplumunun barışarak iyileşebilmesinin yegane yolunun geçmişle yüzleşme olduğunu biliyoruz. Geçmişte devlet eliyle yaşanan hukuksuzlukları, toplumsal belleğin unutkanlığına havale ederek demokratik bir devlet ve toplum yaratmak imkansızdır. Sahici bir demokrasi ve güçlü bir toplumsal barış iradesi ancak geçmişle yüzleşmenin sağlanması ile onarıcı adalet mekanizmalarını hayata geçirmek ile mümkündür. Bu nedenle siyasi iktidara ‘Toplumsal barış için geçmişle yüzleşin’ çağrısında bulunuyoruz.
İnsan Hakları Derneği