Toplumsal Barışı ve Demokratik Siyaseti Savunanlar Cezalandırılamaz

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 kişinin yargılandığı Kobani Davasında Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Mayıs 2024 tarihinde görülen celsede 24 siyasetçi hakkında toplamı 400 yılı geçen hapis cezalarına karar verdi. Siyasetçiler hakkında verilen bu kararla Türkiye’de yargının bir kez daha, muhaliflere karşı susturma ve cezalandırma aracı olarak kullandığını düşünmekteyiz.

Kobani Davasında mahkeme, 2014 yılında meydana gelen ve kamuoyunda “6-8 Ekim Olayları” olarak bilinen toplumsal gösteri olayları sırasında pek çok ilde meydana gelen şiddet olaylarıyla ilgili olarak yargılanan siyasetçileri suçsuz bulurken, HDP MYK üyesi olan siyasetçilerin “suça tahrik suçunu işlemek suretiyle devletin birliği ve bütünlüğünü bozma suçunu” işlediğine hükmetmiştir. Siyasetçilerin isnat edilen suçlara (şiddet olaylarına) ilişkin sorumlulukları bulunmazken, hangi suçu tahrik ederek devletin birliği ve bütünlüğünü bozma suçu işledikleri karardan anlaşılamamaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş ve Yüksekdağ kararlarında HDP’nin “şiddet olaylarından” sorumlu tutulamayacağını, bu nedenle eş başkanlar ile siyasetçilerin tutuklanmalarının siyasi saikle gerçekleştiği yönündeki ihlal tespitlerine rağmen ilgili kararlar uygulanmamış; HDP’nin seçilmiş yetkilileri ve yöneticileri hakkında yürütülen bu yargılama ile milyonlarca seçmen demokratik temsilden mahrum bırakılmış, siyasetçilerin siyaset yapma hakları ve ifade özgürlükleri ihlal edilmiştir.

Ulusal ve uluslararası hukuk normlarına aykırı olan bu kararın, Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve kişi özgürlüklerini tehlikeye attığına inanıyor; devam eden silahlı çatışma ve şiddet ortamını sona erdirecek politikaların üretilerek hayata geçirilmesi için Kobani Davasında yargılanan tüm siyasetçiler hakkında AİHM kararlarının uygulanarak tüm suçlardan beraat kararı verilmesinin toplumsal barış, adalet ve hukukun gereği olduğunu ifade ediyoruz.

Kobane Davasında siyasi saiklerle verilen son karar halkların ihtiyacı olan Toplumsal Barış iklimini bozmuştur. Devletin Kürt Meselesinin Çözümü konusunda atması beklenen adımların yeniden güvenlikçi politikalara kurban edildiğinin somut göstergesi olmuştur. Bu davada çıkan kararla Barış savunucuları, Kürt Meselesinin demokratik yollardan çözülmesini savunanlar, Kadınlar, LGBTİ+lar, İnsan Hakları Savunucuları, İŞİD Soykırımına Karşı çıkanlar ve Sosyalistler cezalandırılmıştır.

Devlete ve iktidara çağrımızdır. Bu coğrafyanın toplumsal barışa ihtiyacı vardır. Yüz yıllık Cumhuriyet artık ret ve inkâr politikasına son vermelidir. Kürtlerin, Alevilerin, Kadınların, etnik ve dini azınlıkların eşit yurttaşlık talepleri görülmeli ve bu taleplerin karşılandığı yeni bir toplumsal sözleşmenin yapılmasına olanak verecek barışçıl politikalara dönülmelidir. Yargı yoluyla muhalifleri sindirme politikasına son verilmelidir.

İnsan hakları savunucuları olarak hukuk kurallarına uygun olarak başlatılmayan ve sonuçlandırılmayan Kobane Davasını takip etmeye devam edeceğiz. Barış taleplerimizi ısrarla sürdüreceğiz.

İnsan Hakları Derneği