Tuzla Tersanelerinde Ölümler ve Haklar

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) “İş sağlığı ve güvenliği ve çalışma ortamına ilişkin 155 sayılı ILO Sözleşmesi” ILO Genel Kurulu’nda 1981 yılında kabul edilmiş, Türkiye bu Sözleşme’yi 7 Ocak 2004 tarihli 5038 sayılı Kanunla onaylamıştı.

Türkiye, Avrupa Sosyal Şartı’nın da uzun süredir tarafıydı. 1961 yılında imzaya açılan ve 1965 yılında yürürlüğe giren bu Şart’ı Türkiye 1961 yılında imzalamış ve fakat onaylaması ancak 16 Haziran 1989 yılında gerçekleşmişti. 

Avrupa Konseyi, Şart’ı 1996 yılında gözden geçirdi ve yeni haklarla birlikte Şart 1999 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye,” Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı”nı 2004 yılında imzaladı. Şart’ın onaylanmasını uygun bulan 5547 Sayılı Kanun da 3 Ekim 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

Şart’ın 1. Bölümünün 3. Bendinde, “Tüm çalışanlar, işletmede bilgilendirilme ve danışılma hakkına sahiptir.” denmektedir. 22. bendde, “çalışanlar işletmedeki çalışma şartlarının ve çalışma ortamının düzenlenmesine ve iyileştirilmesine katılma hakkına sahiptir.” denmektedir. Çalışanların güvenli ve sağlıklı çalışma şartlarına sahip olma hakkı vardır.” denmektedir Bu ifade 21. maddede daha da kuvvetlendirilmektedir. 

Şart’ın 2. Bölümünde “adil çalışma şartlarına sahip olma hakkı” başlıklı 2. maddenin 4. bendinde, “İçkin olarak tehlikeli ve sağlığa zararlı işlerdeki riski ortadan kaldırmayı ve bu risklerin henüz yeterince azaltılamadığı ya da kaldırılamadığı durumlarda bu işlerde çalışanlara ücretli ek izin verilmesini veya bunların çalışma saatlerinin azaltılmasını sağlamayı (…) taahhüt ederler.” denmektedir. 

Ve nihayet Şart’ın 3. maddesinde, “Güvenli ve sağlıklı çalışma şartlarına sahip olma hakkı” başlığı altında, “Akit taraflar, güvenli ve sağlıklı çalışma şartlarına sahip olma hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak üzere, işverenlerin ve çalışanların örgütlerine danışarak aşağıdaki hususları taahhüt ederler: 

1.İş güvenliği, iş sağlığı ve çalışma ortamı hakkında tutarlı bir ulusal politika oluşturmak, uygulamak ve bunu belli aralıklarla gözden geçirmek. Bu politikanın temel hedefi, iş güvenliği ve iş sağlığını iyileştirmek ve özellikle çalışma ortamının doğasından kaynaklanan tehlike sebeplerini en aza indirmek yoluyla, çalışma sırasında ortaya çıkan ya da bununla bağlantılı olan hastalıkları ve kazaları önlemek olacaktır. 

2.Güvenlik ve sağlık alanlarında yönetmelikler hazırlamak.

3.Denetim yoluyla bu yönetmeliklerin uygulanmasını sağlamak.

4.Tüm çalışanlar için, aslen koruma ve danışmanlık işlevlerine sahip iş sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesini desteklemek.”

 Burada yer alan hükümler de 22. maddede daha da kuvvetlendirilmektedir. 

Tuzla Tersanelerinde, yukarıda belirttiğimiz ulusalüstü insan hakları belgelerine ve iç hukuktaki düzenlemelere aykırı uygulama var. Zincirin her halkasında sorumlular var. İşverenler, taşeronlar, tersane sahipleri ve bakanlık. Hükümet. Devlet. 

Hele de mevcut hükümetin sorumluluklarına dikkat çekilmeli. Çünkü Tuzla Tersanelerindeki ölümlerin yarıdan fazlası AKP hükümetleri döneminde gerçekleşti. 2003’ten bu yana Tersanelerde ölenlerin sayısı 50’yi geçti. Önlem alma sorumluluğunu yerine getirmemekte ısrar ediyor Hükümet. 

İnsan yaşamını ve insan onurunu korumadaki sorumlulukları ile devlet ve hükümet, sorumluluklarının gereğini yerine getirmelidir. 

Birincisi denetim görevidir. İkincisi yaptırım uygulamadır. İnsanları güvenli olmayan koşullarda çalışmaya mecbur bırakmak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde düzenlenen yaşam hakkının ihlali anlamına gelir. İş, onlarca işçinin ölümünden sonra artık iş kazası olmaktan çıkmıştır çünkü. Bu durumda üçüncüsü, sorumlular hakkında ceza soruşturmasının başlatılmasıdır. 

Onca insan, hatalar, ihmaller, yasadışı uygulamalarla ölüme gönderildi. Bir özlemimizi ve beklentimizi de ifade etmek isteriz: Bir defa da hatalı olduğunu kabul edebilsin başbakanlar, bakanlar, genel müdürler, müdürler! Bir defa da onurlu bir istifa haberini duyalım. 

—Hatalıyım, özür dilerim. O nedenle istifa ediyorum…

Çok mu zor? 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 

Bir cevap yazın