Uluslararası tahkim için hükümet girişimleri sürüyor. Anayasa değişiklikleri ve uluslararası tahkim yasa tasarısı gündeme alındı.
Yapılması öngörülen değişikliklerle, ulusal yargı organları devre dışında kalacak, uyuşmazlıkların çüzümü hakemlik müessesesine bırakılacaktır. Böylece, devletin özel kuruluşlarla kamuyu ilgilendiren, kamu hizmeti niteliğindeki ilişkileri (imtiyaz sözleşmeleri) Danıştay (yargı) denetiminden çıkmış olacaktır. Belirtilen durumda, kamu hizmeti, kamu (toplum) yararı gibi kavramlar ve bu doğrultudaki sosyal hukuk devleti anlayışları da büyük bir darbe yemiş olacaktır.
İHD, küreselleşme akımını (globalizmi) uluslararası tekellerin çıkarına göre dünyanın yeniden biçimlendirilmesi olarak kavramaktadır. Küreselleşme akımı İHD’ye göre her biri birer “değeri” ifade eden insan haklarının, kazanılması, korunması, kullanılması ve geliştirilmesi anlayışı ile çelişmektedir. Küreselleşme akımının öngördüğü, sermayenin küreselleşmesidir, sermayenin “ticaret özgürlüğü”dür. İHD, insanın özgürleşmesini savunmaktadır. Dünya halklarının (insanlığın) uluslararası dayanışmasını savunmaktadır.
İHD, Türkiye’de ve dünyada, sosyal devlet anlayışının güçlendirilmesi, bölüşüm ilişkilerinin sosyal adalet ilkesine göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu ise, insana ve doğaya “en fazla kâr” anlayışıyla yaklaşan küreselleşmeci bakış açısıyla olanaklı değildir. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Raporu da, dünyadaki ülkeler ve halklar arasındaki eşit olmayan ilişkileri ve bu ilişkilerin yarattığı sonuçları sergilemektedir.
Küreselleşme akımının somut uygulamaları hemen tüm ülkelerde, kamu kaynaklarının özelleştirilmesi, sosyal güvenlik kurumlarına kamu kaynaklarından aktarılan payın azaltılması, sendikal çalışmaların tasfiyesi ve taşeronlaştırma, iş güvencesinden yoksunluk ve işsizliğin artması şeklinde sonuçlar vermiştir. Bu program uyarınca devletlerin yalnızca ekonomi sahasından çekilmeleri değil, sosyal alandan da çekilmesi önerilmektedir.
İHD, insan haklarının bir bütün olduğunu savunmaktadır. Bu bakış açısının sonucu küreselleşme akımının programını insan haklarına, özellikle ekonomik ve sosyal haklara aykırı bulmakta ve karşı çıkmaktadır. Tahkim, uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olabilecek bir kurumdur. Bu iç hukukta da, kişiler arası ilişkiler için kabul edilmektedir. Ancak, kişilerle devlet arasındaki ilişkide tahkim kabul edilemez. Zira devletle kişiler (uluslararası ve ulusal, gerçek ya da özel hukuk tüzel kişisi) arasındaki ilişkide, devletin tüm yurttaşları temsil ettiği, hizmetlerini kamu hizmeti olarak sürdürdüğü ve bu nedenle eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi oluşu hukuk devleti olmanın bir gereği olduğu için, kamu denetimine açıklık ilkesi içermeyen tahkim (hakemlik) kurumu kabul edilemez. Yargının, daha açık bir ifade ile hukukun idarenin eylem ve işlemleri önünde hız kesici bir fonksiyon icra ettiği şeklindeki görüş ise, yargıya hakaret anlamına gelir ve hukuk devleti anlayışına karşı bir görüştür.
Belirtilen nedenlerle, Anayasa’da yapılmak istenen, iç ve dış sermayenin programlarına ve istemlerine uygun ve fakat halkın ve ülkemizin insan hakları ve demokratikleşme istemlerini, ihtiyaçlarını gözardı eden değişiklikleri kabul edilemez nitelikte buluyoruz.
Ülkemiz, kalkınma ve gelişme için, insan ve doğal kaynak potansiyel ve olanakları olan bir ülkedir. Yapılması gereken, kamu kaynaklarının ülke ve halk çıkarlarına uygun, bilimsel kurallara dayalı yönetimi, işletilmesi ve elde edilen ürünün adalet ilkelerine uygun bölüşümüdür.
Hüsnü Öndül
Genel Başkan