Melek Birsen Hoşver de öldü. Ankara'da Numune Hastanesi mahkum koğuşunda, sessiz bir ölüm daha yaşandı.
19 Aralık 2000 tarihli operasyonda ölenler de dahil 95'e ulaştı sayı. Tutuklu ve hükümlülerin 480'i Wernicke-Korsakof rahatsızlığına yakalandılar.
Dünya cezaevleri tarihine en uzun süreli ölüm orucu eylemi olarak geçiyordu eylem.
Bir futbolcunun saçının teli kadar, bir mankenin birkaç saatlik kaçamağı kadar haber değeri taşımıyordu, Birsenlerin, Fatmaların, Mehmetlerin ölümü.
İnsan hakları savunucuları, sayıları, isimleri, rahatsızlık türlerini ve ölüm haberlerini rapor etme travmasını yaşadılar. Tedavi hizmetlerini veren sağlık emekçileri ayrı ve yoğun bir travma etkisini yaşıyorlar.
Sessizlik denen utanç verici durumu yaşıyoruz. İletişim ağımızdaki yerli-yabancı herkese sesleniyoruz: Türkiye cezaevlerinde ölüm orucu eylemi sürüyor ve ne yazık ki gencecik insanlar birer birer ölüyor. Türkiye cezaevlerinde ölüm orucu eylemi sürüyor ve böyle bir eyleme neden olan tecrit koşullarını ortadan kaldırmıyor Adalet Bakanlığı. Tutuklu ve hükümlülerin "kendi kendilerini tecrit koşullarında tuttuğu" yolundaki mantık dışı açıklamalar, doğal ki, durumu düzeltmiyor.
Ankara Numune Hastanesinde Tanju Mete, Serdar Karabulut, Talat Şanlı, Fatma Tugay Köse, Feride Harman da ölümle pençeleşen tutuklu ve hükümlüler arasında.
Tecrite hayır!
Sessizlikle ölümleri izlemeye hayır!
Yokmuş gibi muamele yapmaya ve böyle bir muamele görmeye hayır!
Türkiye cezaevlerinde ölüm oruçları var!
Türkiye'de F Tipi cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler tecrit koşullarında tutuluyorlar!
Kendi kişisel tarihimiz ve ülkemiz tarihi açısından, bu utanç verici durumu reddetmeliyiz.
"Bilmiyorduk" diyemeyiz. Biz biliyoruz ve bildiklerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Size haber veriyoruz. Değerlendirme ve yorumlarımızla üstelik.
Melek Birsen Hoşver bir insandı ve tüm insanların olduğu gibi, O'nun yaşam hakkı da bir değer'i ifade ediyordu.
Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı