VAN NEVROZ OLAYLARINI ARAŞTIRMA İNCELEME RAPORU
VAN – 09.04.2008
VAN BAROSU | İHD VAN ŞUBESİ | MAZLUMDER VAN ŞUBESİ | İNSAN-DER | ÇHD VAN ŞUBESİ |
A. OLAY
22 Mart 2008 günü kutlanmak istenen Nevroz’un[i] yasaklanması üzerine DTP il teşkilatı, kutlamaları İl Başkanlığında yapmak istemiştir. Bunun üzerine bina önünde toplanan halka güvenlik görevlilerinin müdahale etmesi sonucu bir takım olaylar yaşanmıştır. Sonrasında başta yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiaları gündeme gelmiştir.
B. HEYET OLUŞUMU
Meydana gelen hak ihlallerini tespit etmek, kamuoyunun yüksek standartlı bilgi[ii]ye ulaşmasına, çeşitli ulusal ve ulusal üstü mevzuatla güvence altına alınmış bulunan başta yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele görme yasağı, kişi güvenliği hakkı, çalışma hakkı, örgütlenme hakkı ve mülkiyet hakkının korunmasına katkı sunmak amacıyla;
Kanı
İHD Van Şube Üyesi Tahirhan ACAR
İHD Van Şube Başkanı Cahit BOZBAY
İHD Van Şube Üyesi Av. Kerem AKDOĞAN
İHD Yönetim Kurulu Üyesi Av. Taner POLAT
Van Baro Başkanı Av. Ayhan ÇABUK
Van Barosu adına Av. Bekir KAYA
Van Barosu Adına Av. Yalçın SARITAŞ
İNSAN-DER Yön. Kurulu Üyesi Yasin HASKANLI
MAZLUMDER Van Şube Başkanı Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ
MAZLUMDER Van Şubesi Yön. Kur. Üyesi Abidin ENGİN
ÇHD Van Şube Başkanı Av. Murat TİMUR ve
ÇHD Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan KORKMAZ’dan oluşan bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur.
C. HEYET GİRİŞİMLERİ
Heyetimiz öncelikle çalışma grupları oluşturarak çeşitli görüşme, izlenim ve tespitlerde bulunmuştur. Bu bağlamda; olaylarda yaşamını yitiren kişinin ailesiyle ve evleri hasar görmüş kişilerle evlerinde görüşme gerçekleştirilmiştir. Evlerde ve hastanelerde bulunan yaralılarla da görüşülmüştür. Van Belediye Başkanı, DTP Van İl Teşkilatı ve DTP Van Milletvekili Özdal ÜÇER, VATBO Başkanı Feridun IRAK, AK Parti Van İl Başkanı Vesim YAVİÇ ve olayların bir takım görgü tanıklarıyla görüşülmüştür. VATSO Başkanı Zahir KANDAŞOĞLU ile randevu talebinde bulunulmuş ancak talebe olumlu yanıt alınamamıştır.
Heyetimizi oluşturan Sivil Toplum Örgütlerinden bazıları Van Valisi ve Emniyet müdürü hakkında henüz olayların ilk günü sorumlulukları bulunduğu yönünde görüş beyan ettiğinden kendileriyle görüşme yapılmamıştır.
D. HASTANELERDE BULUNAN YARALILARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1- M. Reşit KAPACA-Araştırma Hastanesi
B.Adı : Aziz
A.Adı : Ferah diba
D.Yeri : Özalp
D.Tar : 1982
Adres : Bey üzümü Mah. N.21 D.1 VAN
Olay Yeri : Cumhuriyet Caddesi Arka Sokakları
Olay Tarihi : 22.03.2008 ( 9.30–10.00)
“Olay günü hasta olan çocuğum Ozan’ı çocuk hastalıkları hastanesine eşimle beraber götürdüm. Hastane de çocuğumu muayene ettirdikten sonra çocuğumun ilaçlarını da alarak annesi ile birlikte eve gönderdim. Evin bir kısım ihtiyaçlarını çarşıdan gidermeyi düşünüyordum. Ancak henüz alışveriş yapmadan kalabalık bir grubun Cumhuriyet Caddesi civarında toplandığını gördüm. Durumu bu şekilde gördükten sonra alışveriş yapmaktan vazgeçip eve dönmeyi düşündüm. Polis memurlarının tüm caddeleri kapatmasıyla caddeden çıkmam mümkün olmadı. Bu sırada kalabalığın ortasında kaldım.Polis memurlarının rasgele ateş açmasıyla kendimi yerde buldum.Ayağıma baktığımda kanadığını gördüm.Bir süre sonra baygınlık geçirmişim.Gözümü açtığımda kendimi hastane buldum.”
2- Mehmet ACIN – Araştırma Hastanesi
B.Adı : Selman
A.Adı : Fatma
D.Yeri : Hizan-Bitlis
D.Tar : 1983
Adres : Yolabilen Köyü Hizan/Bitlis
Olay Yeri : Hayat Hastanesi Arkası
Olay Tarihi : 22.03.2008 ( 12.30)
“Olay günü Hayat Hastanesi civarında bulunan ağabeyimin evindeydim. Mahallede bulunan bakkaldan alışveriş yapmak üzere evden ayrıldım. Alışveriş yaptıktan sonra eve dönmek üzereyken o civarlarda bulunan kalabalığa robokop olarak tabir edilen polis memurlarının müdahale ettiğini gördüm. Ne olduğunu anlamadan bir anda kolumda bir sıcaklık ve sanki sert bir cisim değmiş gibi hissettim. Bir anda koluma taş gelmiş olabileceğini düşündüm. Kolumdan kan gelmesiyle yaralandığımın farkına vardım. Bakkal ile ev arasındaki uzaklık 200-300 metre civarı olduğu için koşarak eve ulaştım. Abim durumu görür görmez araçla beni hastaneye kaldırdı. Benim bu olaylarla herhangi bir ilgim bulunmamaktadır. Bu olayın meydana gelmesinde etrafa rastgele ateş ederek ve zaman zaman da kalabalığa doğru hedef gözeterek ateş eden polis memurlarının rolü oynamıştır.”
3-Ayhan NOYAN –Araştırma Hastanesi
B.Adı : Mehmet Sıdık
A.Adı : Zinnet
D.Yeri : Aşıtköy Merkez /Van
D.Tar : 1971
Adres : Aşıtköy Merkez/Van
Olay Yeri : DTP binasının önü
Olay Tarihi : 22.03.2008
“Ben olay günü inşaat işi için çarşıya çıkmıştım. Hacı Osman Cami civarında inşaat işiyle uğraşanlar iş için gidip gelmektedir. Bende bu amaçla buradayken kalabalık bir grubun orada polis müdahalesine maruz kaldığını gördüm. Bulunduğum yer kapalı bir yer olduğundan dolayı kalabalığın ortasında kaldım. Bulunduğum yerden çıkamadım. Müdahale eden polis memurları benimde grup içerisinde olduğumu düşünerek bana saldırdılar. Özellikle kafama ve yüzüme aldığım darbeler sonrası baygınlık geçirerek yere düştüm. Hastaneye nasıl ve ne şekilde kaldırıldığımı hatırlamıyorum.”
4- Hüsnü ABİ – Araştırma Hastanesi
B.Adı : Hıdır
A.Adı : Hıyal
D.Yeri : Beytüşşebap
D.Tar : 1970
Adres : Hacıbekir Mah.Lalapaşa 16 Sk. Van
Olay Yeri : Hacıbekir Mahallesi 2.Nisan Kavşağı
Olay Tarihi : 22.03.2008 ( 10.00–11.00)
“Olay günü Salihoğlu İş Merkezinde bulunan işyerime giderken işyeri civarında bulunan polislerin yoğun güvenlik önlemleri aldığını gördüm. İşyerimin hemen yanına ulaştığımda polis memurlarının orada bulunan kalabalığa müdahale ettiğini gördüm. Polis memurları müdahale ederken etrafa rastgele ateş edip, gaz bombası atıyorlardı. Henüz ne olduğunu anlamadan kafama bir cismin isabet ettiğini hissettim ve bir süre sonra yere düştüm. Baygınlık geçirdiğimden dolayı daha sonra neler olduğunu bilmiyorum. Gözümü açtığımda kendimi hastanede buldum.”
5- Ferhat BARİĞ – Araştırma Hastanesi
B.Adı : Ali
A.Adı : Hediye
D.Yeri : Ceyhan/Adana
D.Tar : 1994
Adres : Hacıbekir Mah.Bayırlı 3.Sok.N.44 VAN
Olay Yeri : Özberk Ekmek Fırını Civaro
Olay Tarihi : 22.03.2008 ( 10.30–11.00 )
“Olay günü arkadaşlarımla birlikte çarşıya gezmek amacıyla gidecektik. Bulunduğumuz mahalleden yaya olarak çıktıktan sonra Hacıbekir Caddesi üzerinde bulunan Özberk Ekmek fırının yanında kalabalık bir grup olduğunu gördük. Grubun ne amaçla bulunduğunu bilmiyorduk. Bir süre sonra robokop olarak tabir edilen polis memurlarının etrafa rastgele ateş açtığını ve zaman zaman da şahısların üzerine ateş ettiklerini gördüm. Bulunduğum yer kapalı olduğundan grup arasında sıkışıp kaldım. Bu sırada robokop olarak tabir edilen polis memurlarının hedef gözeterek ateş ettiğini gördüm. Bu esnada ne olduğunu anlamadan bir anda yere düştüm. Bacağıma baktığımda yaralı olduğumu anladım. Ben yaralandıktan bir süre sonra çevrede bulunan vatandaşlar tarafından araca alınarak hastaneye getirildim.”
Bizler çocuğu eve getirmeye çalışırken beyaz renkli ve akrep aracı olarak tabir edilen aracın arka kapısından kar maskeli özel harekât timlerinin ateş açtığını gördük. Özellikle bulunduğumuz yere hedef gözeterek ateş ettiklerini gördük. Bu ateşle birlikte kardeşim Bedri yere düştü. Yere düşmesiyle başında kanama oldu. Yerden kalkmaya çalışmasıyla birlikte araçtan inen özel harekat timlerinden birisi Bedri’nin kafasına rastgele tekmeler savurdu. Kardeşim Bedri kanlar içerisinde kaldıktan sonra özel harekat timleri oradan ayrıldı. Bizde ambulans çağırdıktan sonra ambulans geldi ve kardeşimi ambulansla hastaneye kaldırdık.”
6- Ayhan KURT – Devlet Hastanesi
7- Harun GREVİ – Araştırma Hastanesi
B.Adı : Mehmet Necip
A.Adı : Hatice
D.Yeri : Özalp/Van
D.Tar : 1987
Adres : Cevdetpaşa Mah.Selçuklu Cad.Van
Olay Yeri : Cevdetpaşa Mahallesinde bulunan evinin önünde
Olay Tarihi : 22.03.2008 ( 12.00 )
“Olay günü evdeydim. Dışarıya hava almak ve gezmek için çıkmıştım. Evden 200–300 metre uzaklaşmışken bir panzerin önüne aldığı insanlarla tarafıma doğru geldiğini gördüm. Kalabalığa doğru biber gazı atılıyordu. Bu atılan gazlardan dolayı bende rahatsızlandım. Yüzümü kapatmaya çalışarak oradan uzaklaşmaya başladım.Bu sırada sol karın boşluğumda bir acı hissettim.Elimi karnıma bıraktığımda kanama olduğunu anladım. Bunu anlamamla yere düşmem bir oldu. Bana ateş eden panzerinde üstüme geldiğini gördüm. Yaralı olduğumdan dolayı hareketsiz kaldım. Ancak orada bulunanlar beni yoldan alarak kenara çektiler. Bir süre sonra çevrede bulunan vatandaşlar tarafından araca bırakılarak hastaneye getirildim.”
8- Bedri IŞIK – Araştırma Hastanesi
B.Adı: Ali
A.Adı: Mahbup
D.Yeri: Beytüşşebap
D.Tar: 1974
Adres: Seyit Fehim Arvasi Mah.Deniz 5 Sok.N.16 VAN
Olay Yeri: S.Fehim Arvasi Mah.5 Sok.bulunan evinin önü
Olay Tarihi: 22.03.2008 (12.00)
NOT: Hasta yoğun bakımda olduğundan dolayı bilgisine başvurulamadı.
Bilgisine başvurulan hasta yakını: Ağabeyi Sabri IŞIK
B.Adı : Mevlüt
A.Adı : Fatma
D.Yeri: Van
D.Tar : 1987
Adres : Akköprü Mah.Orta 5.Sok.N.20 VAN
Heyetimiz yaralı Gülşen ASLAN’ın yaralandığını gören tanıkla da görüşmüştür. Tanık;
Fatma ASLAN: ( Akköprü Mahallesinde silahla vurulan Gülşen Aslan’ın yaralanmasına ilişkin Görgü tanığı) 1986 Şırnak doğumlu, Akköprü Mah. 5. Orta Sok. No:6 VAN
Beyanı: “Olay günü Gülşen ile birlikte evin önünde duruyorduk. Tren yolunun üstünde yakılan ateşi izliyorduk. 4 tane panzer geldi. Yakılan ateşin etrafında bulunan insanları dağıttılar. Tazyikli su sıktılar ve gaz bombaları attılar. Bulunduğumuz yere doğru panzerler geldiler, rast gele ateş ediyorlardı. Panzerin üstünde duran bir polis hedef alarak Gülşen’e ateş etti. Gülşen göğsünde vuruldu. Biz alıp içeri götürdük. Polisler gelip evin camlarını kırdılar. Silahla eve ateş ettiler. Evin içine gaz bombası attılar. O sırada Gülşen kan kaybediyordu. Daha sonra polisler kapıyı kırarak içeri girdiler. Gülşen’in yaralı olduğunu görünce dışarı çıktılar. Kapıda duran Hamail Aslan’ın kafasına taşla vurdular. Kafasını defalarca yere vurdular. Hemen bizim evin önünde evi olan Zeydin BOR’u evinin önünde silahın dipçiğiyle dövmeye başladılar. Üzerine atılan anne ve babasını da dövdüler. Daha sonra yolda geçen beyaz bir taksiye Gülşen’i bindirip hastaneye götürdüler.”
E. İKİ YARALI ŞAHISLA EVLERİNDE YAPILAN GÖRÜŞMELER
SELAM YAŞAR (Van 1995 doğumlu, öğrenci)
Beyanında: “22 Mart günü saat 11 civarında evden çıkıp ekmek almaya fırına gittim. Ana caddeye yaklaşık 120 metre mesafede Sinan Market’in önüne geldiğimde beyaz bir panzer geliyordu. İnsanları kovalayıp etrafa rast gele ateş ediyorlardı. Panzerin üzerindeki bir polis bana doğru ateş etti. Kalçamdan vuruldum. Orada tanımadığım bir kişi beni arabasına aldı. İpekyolu Devlet Hastanesine götürdü. Aynı gün saat 18.00 sularında ameliyata alındım. Kalçamdam bir plastik mermi çıkarttılar. Hastanede iken bir resmi polis ifademi aldı.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.”
Mehdi KURT (Hakkâri 1992 doğumlu, öğrenci)
Beyanında: “22 Mart 2008 günü meydana gelen olaylarda ben saat 10.30 da Yüksekova garajında minibüs muavinliği yapıyordum. Çıkan olaylar neticesinde bir grup güvenlik gücü bulunduğum garaja girdi. Ellerinde cop ve kalaslar vardı. Orada bulunan herkese saldırdılar. Ben yukarıya Baran Oto Yıkamanın yukarısına doğru kaçmaya çalıştım. Tahminen 10 kişilik resmi giyimli polis coplar ve kalaslarla bana vurmaya başladılar. Aldığım darbeler sonucu kah yere düşüp kah kaçmaya çalışıyordum. Kaçma şansımın kalmadığını anladım. Son bir darbe ile yere yıkıldım. Tekrar kalkıp kaçmaya çalıştığımda tekrar vurmaya başladılar. Korkuluk demirlerinin içine beni sıkıştırıp tekrar dövdüler. Kendimden geçmiş ve bayılmıştım. Orada bulunan şoförler beni yazıhaneye almışlar. Orada kendime geldim. Ellerimi yüzümü yıkadılar. Sonra eve gönderdiler. Halen geceleri kâbus görmekteyim. Bazen ağzımdan ve burnumdan kan akıyor.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
F. BELEDİYE BAŞKANI, SİYASİ PARTİ VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
1. DTP İl Yöneticileri ve DTP Milletvekili Özal ÜÇER ile yapılan görüşme
DTP Van il Başkanlığından randevu talep edilmiş ve il binasında başta DTP Milletvekili Özal ÜÇER olmak üzere geniş bir yönetici kitlesinin bulunduğu gözlenmiştir. Görüşmede; DTP Van Milletvekili Özal ÜÇER, İl Başkan Vekili Senar ELTER, İl Yöneticisi Sırdık ABİ, İl Yöneticisi ve Nevroz Tertip Komitesi üyesi Musa ÇİFTÇİ ile İbrahim ALKAN, DTP Belediye Meclis Üyesi Sabri ABİ ve Zeki YILDIZ ile DTP Kadın Meclisi Üyesi Hatice TOKLUİÇTEN’in de bulunduğu kalabalık bir topluluk huzurunda görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmede genel olarak şu ifadeler dile getirilmiştir: “Nevroz yıllardır kutlanan bir bayramdır. Bunun hem orta doğu halklarında hem de Kürt tarihinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu bayram hep barış ve kardeşlik içinde kutlana gelmiştir. DTP gurup kararı alarak bu Nevroz’da Kürtlerin taleplerini netleştirme açısından siyasi mesajlar verme kararı aldı. Demokratik özerklik, sivil anayasa yapılması, dil ve kültür haklarının sağlanması, operasyonların durdurulması, barış sürecinin başlatılması ve kalıcı bir barışın tesis için PKK ve Öcalan ile ilişki kurulması talep edildi. Partimiz Nevroz’un hangi gün kutlanacağı konusunda ise bağlayıcı bir karar almayıp bunu illerin inisiyatifine bıraktı. Nevroz’un 22 Mart’ta kutlanmak istenmesinin nedeni şuydu. 21 Mart Cuma gününe denk gelmekteydi. Cumartesi günü ise tatildi. Bu bağlamda özellikle memur olanların da katılımını sağlamak amacı taşımaktaydık. Daha sonra oluşturulan tertip komitesi evraklarını tamamlayıp idareye sundu. 19 Mart akşamı ise yasaklama kararı geldi. Teknik hazırlıklar, ses düzeninin oluşturulması, ses sanatçılarımızın gelişi ve partimizin üst düzey yöneticilerinin katılmaları hep 22 sine göre ayarlanmıştı. 21 Mart’ta yapılması durumunda organizasyonda ciddi anlamda sıkıntı doğacaktı. Ayın 22 sinde Kale Parkının arkasında bulunan fuar alanı için başvuru yapmıştık. Ses düzenini kurmakla meşguldük. Polis gelerek Nevroz’un 22 sinde değil ayın 21 inde eski yerde yapmamız gerektiğini söyledi. Durum böyle olunca belediye yasaklama kararına dayanarak yeri tahsis etmekten vaz geçti. Böylece kutlama imkansız hale gelmiş oldu. İstememize rağmen valilikçe yasaklama kararı tarafımıza tebliğ edilmedi. Yani şifahen bir yasaklama kararı verildi. O zaman evraklarımızı bize geri verin dedik ancak vermediler. Biz de zorunlu olarak Nevroz’u il binamızda kutlamaya karar verdik. DTP’nin el altından kitlelerin Nevroz’u sokakta kutlamaya teşvik ettiği iddiası kocaman bir yalandır. Biz hiç kimseye gidin sokakları kapatın ateş yakın demedik. Ayrıca biz parti olarak da organizasyondan geri çekilip sadece il binamızda kutlamaya karar verdik. Sonradan halk inisiyatifi gelişti. Belediyeden ise ayın 22 sinde Nevroz alanına gidilmemesi yönünde çağrı yapıldı. Sonrasında ise bildiğimiz olaylar gelişti. Emniyet güçleri Belçika’dan almış oldukları silahları Nevroz’da deneyeceklerini belirtmişlerdi. Bu silahlar kullanıldı.
22 Mart günü tüm yöneticiler olarak il binasında bulunuyorduk. Gelen kitle fazla olunca parti dışına taştı. Haliyle dışarıdakiler halay çekmeye başladı. Bizler de halaya katıldık. Bu esnada aniden panzerler üzerimize gelmeye başladı. Polisler geldi ve halkımızın parti önüne gelmesini engellemeye başladılar. Orada kamu düzenini bozacak bir durum yoktu. Zeki ve Önder isimli iki emniyet yetkilisi; “biz kesin talimat aldık. Müdahale edeceğiz” dedi. Biz de onları sağduyulu olmaya eğer izin verilirse bir saat içinde halkı dağıtacağımızı belirttik. Bu esnada ne olduğunu dahi anlayamadan polisler milletvekillerimiz Özdal ÜÇER ve Fatma KURTULAN ile birlikte il başkanın da aralarında bulunduğu küçük bir kitleyi kenara ittiler. Bu esnada panzerler hızla halkın üstüne sürüldü ve halk kaçışmaya başladı. Eş zamanlı olarak gaz bombaları kullanıldı. Bu bombaları yukarıya doğru değil yere paralel olarak atıyorlardı. Böylece gaz bombalarının değdiği kişiler ayrıca yaralandılar. Kullandıkları coplar mevzuata aykırı idi. Özel hazırlanmış kalaslara benziyorlardı. Kazma sapına benzeyen, 70-80 cm uzunluğunda kalaslar kullanıyorlardı. Öyle ki rahatlıkla gözaltına alabilecekleri kadınları daha öldüresiye dövdüler. Kadınların bu kadar sert muameleye tabi tutulmasında belki de yöresel kıyafetlerin giyilmesi etkili olmuştu. Bu esnada polisin milletvekili Özdal ÜÇER’in üstüne yürüdüğünü gördük. Milletvekiline sinkaflı küfrettiler. Halkın vekili koruduğunu gözlemledik. Polisin tutumu gerçekten hasmane ve düşmanca idi. İl binasının içine de gaz bombası attılar. Parti camından dışarı bakan iki kişiye de gerçek mermi isabet etti ve karınlarından yaralandılar.
Aynı gün yine polisler parti binasına girip gözaltı işlemleri yaptılar. Ancak içeri girerken küfrederek içeri girdiler. Bina içindeki insanlar darp edilerek gözaltına alınıyorlardı. Herkesi sıraya dizip yüzlerini duvara dayadılar.
Bu arada kitle içinden söz alan Fadıl BARIŞTIRAN adlı bir kişi söz alarak; “İşyerinin çarşı polis Karakol Belediye iş Merkezi yanında olduğunu, polisin kazma sapıyla orada bulunan işyerlerinin camlarını kırdıklarını ve bunu Kürtlere küfrederek yaptıklarını” beyan etti.
Polislerin bu olaylarda kullandığı plastik mermiler öldürücüdür. Bunun için yasaklanması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu kadar sert davranılmasının sebebi bizim demokratik özerklik talep etmemizden kaynaklanıyor. Oysa bunu talep etmemiz yasalar çerçevesinde uygundur. Yasaların değişmesini talep etmek suç değildir.”
2. Burhan YENİGÜN Van Belediye Başkanı
Belediye başkanı ile makamında yapılan görüşmede özetle: “Biz belediye olarak Nevroz olayları dışında da hiçbir ayırım yapmaksızın halka eşit oranda hizmet etmeye gayret ediyoruz. Nevroza gelince keşke bütün kesimlere mal edilebilseydi. Oysa şimdi sadece tek kesim tarafından kutlanmaktadır. Belediye olarak bizler Van Kalesi yanındaki Kültür Parkı arkasında bulunan fuar alanını tahsis ettik. Oranın aşağısında bulunan yer hem birilerinin şahsi arazisine tekabül ettiği hem de çamurlu bir alan olduğu için iyi bir yer tahsis etmiştik. Tabi daha sonra yasaklama kararı çıkınca kutlamalar burada yapılamadı. Biz miting alanına insanlarımızın gitmesi için otobüsler tahsis ettik. Yine miting alanı için portatif tuvaletler dışında her türlü hizmeti de vereceğimizi belirtmiştik. Böyle olayların çıkması hoş değil. Van kaybediyor böylece. Göstericiler tarafından kamu mallarına verilen zararın 250.000 YTL civarında olduğunu düşünüyoruz. Çöp bidonları, çöp kamyonları, kaldırım ve refüj taşları zarar gördü. Yangın söndürme araçlarımızın camları kırıldı ve kaportası atılan taşlardan hasar gördü. Bürokratlar izin vermeme konusunda haksız olabilirler ancak göstericilerin de bu noktada kaba kuvvete başvurması doğru değil. Bu arada Emniyet Müdürlüğü de bize 22 Mart günü Nevroz’un yasaklandığını bildirdi. Oysa DTP’liler beni arayıp validen aracı olmamı isteyebilirlerdi. Bana gelselerdi belki ben bakana, başbakana kadar gider ve yasaklama olmaması konusunda aracı olabilirdim. Partileri ve siyasi görüşleri bir tarafa bırakıp birbirimize sıcak bakmamız lazım. Polis ve yerel yöneticilerin atanmasında tecrübeli, karşısındakini anlayan, bölgenin hassasiyetlerini bilen memurların atanması yerinde olur. Yöneticilerin de daha sağduyulu olması gerekir. DTP milletvekilleri de isteselerdi olayların önüne geçebilirlerdi. Zaman ile ilgili olarak da şunu söyleyebilirim. 21 ya 22 Mart çok da fark etmezdi. Bence izin verilmeliydi.”
Görüşme esnasında başkana belediyeden ayın 22 si için alana gidilmemesi yönünde ilan yapılıp yapılmadığı soruldu. Belediye başkanı ise o gün Van’da olmadığını, başkan vekili olarak Muhittin BAŞAK adlı meclis üyesinin vekâlet ettiğini söyleyerek telefonla vekili arayıp bilgi aldı. Cevaben böyle bir ilanın yapılmadığı belirtildi.
3. Feridun IRAK Van Ticaret Borsası Başkanı
Feridun IRAK’LA makamında yapılan görüşmede: “Bu ülkenin insanları hiçbir şekilde hak ihlaline uğramamalıdır. Demokrasiden asla vaz geçilmemelidir. Hem hükümetten, hem yerel yöneticilerden huzur, iş, aş ve refah istiyoruz. Nowraz’la ilgili ayın 22 sinde yasaklama getirilmesi yanlıştır. Buna karşılık göstericilerin cam çerçeve indirmesi de yanlış olmuştur. Keşke Nowroz resmi bayram olsaydı. Aslına bakarsanız bu olayda her iki tarafta haksızdır.
Ülkenin bu halde olması tüm yöneticilerin (buna üniversiteleri dahil edebilirsiniz) toplumun gerisinde olmasından kaynaklanıyor. Hem siyasi partiler, hem STÖ’ler hem de yöneticiler böyledir.”
Sohbetin bu aşamasında Sayın Feridun IRAK ’tan VATBO hakkında heyetimize bilgi vermesi talebinde bulunduk. Beyanında: “VATBO bir Sivil Toplum Örgütü değil. Meslek kuruluşu niteliğinde kamu kuruluşudur. Statüsü barolar gibidir. Tarımsal ürünlerin alım satımının gerçekleştiği ve tescil edildiği kurumdur. TOBB’a bağlıyız. Şimdilik 250 civarında üyemiz bulunmaktadır. 2000 yılından beri Van’da faaliyet gösteriyoruz.”
Savunmasız insanlara yönelik plastik mermi adı altında ciddi yaralanma hatta ölümlere sebebiyet verebilecek silahların kullanılması yanlıştır.
Bu olayların asıl sorumluları ise vekillerdir. Eğer valide yasaklama gibi bir direnç var idiyse bunu vekiller çözebilirdi. Vekiller ilimize gelmeyerek yanlış yapmışlardır. Sokaktaki çocuk bile izin verilmemesi halinde olaylar çıkacağını biliyordu da vekiller mi bilemediler.
Bizdeki valilerin ortalama görev süresi bir-birbuçuk yıldır. Kaymakam ve valilerin ilk görev yerleri buralar olur. Bölgede görev yapan idarecilerin deneyimsiz olması, vatandaşa kapılarının kapalı olması, işlerin nasıl olabileceği değil nasıl olamayacağı konusunda tavır geliştirip tutum takınmaları söz konusudur. Bunun önüne geçmek gerekir. Van gibi geri kalmış illerde valilerin önemi daha fazladır. Bölge illerine atanan valilerin görev süreleri kısa tutulduğunda henüz ili tanımadan yererli değiştirilmektedir. Yeni gelen vali ise yeniden ili tanımaya başlamaktadır.
Bakanlıkların bölgeye yönelik teşvikleri olmaktadır. Oysa kurum müdürleri bu teşvikleri açıkça halka duyurmaktan kaçınırlar. Bunu risk almamak için yapıyorlar. Ayrıca mevzuatlarına da hakim değiller. Böylece teşvikler gerektiği gibi kullanılamıyor. Mesela Hakkari’nin nüfusu Van’dan çok daha az olmasına rağmen bizden daha çok teşvik kullanılmaktadır.
Sonuç itibariyle görev yapan tüm kamu görevlilerinin bölgenin hassasiyetini bilen kişilerden olması önemlidir. Tüm kamu görevlileri derken ayırım yapmadan hepsini kast ediyorum. Valilerin görev süresi ise uzatılmalıdır. Kısa tutulmamalıdır.”
4. Vesim YAVİÇ (Ak Parti Van il Başkanı)
Makamında yapılan görüşmede; “Bu olayların meydana geldiği esnada partili arkadaşlarımız da gözlem yapıp küçük küçük raporlar aldılar. Ortada bir yanlış varsa bu yanlışı kapatma eğiliminde olmayız. Mesela eski Komünist ülkelerde deprem bile kapatılmaya duyurulmamaya çalışırdı. Siyasi boyutuyla da toplumu geren bir politikanın yanında çözmeye çalışan bir Ak Parti vardır. Olaylarda ise güvenlik kuvvetlerimizin gereksiz sert müdahaleleri oldu. Bölgeye deneyimli, yapıcı, bölgeyi tanıyan ve bilen idarecilerin atanması gereklidir. DTP Nevroz’u 22 sinde kutlamak istiyor idiyse buna izin verilmeliydi. Van Valiliği bu olayda krizi iyi yönetemedi. DTP ise izin verilmezse olay çıkaracağını söyledi. Sonuçta bir kazanım olmadı ve herkes kaybetti.
G. MAKTÜL ZEKİ ERİNÇ İLE İLGİLİ BEYANLAR
Zeki ERİNÇ: 1975 Van doğumlu, evli, 2 erkek 3 kı çocuğu babası, ayakkabı tamirciliği yapardı, hiçbir malvarlığı yoktu. Sadece bir motosikleti vardı. Akrabalarının anlatımına göre, genel karakter itibariyle sessiz sakin, hiçbir şeye karışmayan, ekmeğini kazanmanı peşinde olan biriydi.
f.a. Zeki ERİNÇ’in öldürülmesiyle ilgili görgü tanıkları
Behçet DUMAN (Görgü Tanığı) 1974 Van Doğumlu, Halilağa Mah. Zambak Sok. No:22 VAN
Beyanı: “Ben maktu Zeki’yi ayakkabı tamircisi olarak tanırım. Uzun bir süreden beri tanırım. Dükkânının yakınında bulunan bir kahvehaneye gidip gelirken zeki ile görüşürdük. Olay günü sabah saat 9 sıralarında amcamın oğlu Mustafa’ya telefon açtım. Kızımın hasta olduğunu benimle hastaneye gelmesini söyledim. Mustafa beni kırmayarak benimle geldi. Mustafa ile 7 yaşındaki kızımın ellerini tutarak Karşıyak Mahallesi rüzgârlı sokaktan aşağıya doğru geldik. 500–600 metre geldikten sonra tanımadığımız bir taksiyi durdurduk. Hastaneye gideceğimizi söyledik. Şoför bizi arabasına aldı. Hastaneye giden bütün yollar kapalı olduğu için, araç sahibi bizi meteoroloji de bulunan Lütfiye Binnaz Saçlı İlköğretim okulunun karşısında indirdi. Tekrar Mustafa ile kızın elini tutarak yürümeye başladık. Hacıbekir caddesine çıktık. Özbek fırınının hemen yanında Zeki ile karşılaştık. Nereye gideceğimizi sordu. Kızımın hasta olduğunu, hastaneye götüreceğimiz söyleyerek zeki ile vedalaştık, ayrıldık. Kalabalık ve kargaşa olduğu için telaşlandık hemen zekiden ayrıldık. Sonra 200 metre ilerde bulunan petrolün yanında polis ve jandarmanın milletin üzerine yürüdüğünü gördük. Telaşlandık Özbek fırının yanında bulunan dar araya saptık. Tam sapmadan “ah anam” diye bir ses duydum. Dönüp baktığımda Zeki kamburlaşmıştı ve eliyle karnını tutuyordu. Nerede düştüğünü görmedim. İnsanların üzerine gaz bombası atıldığını, panzerlerin milletin üzerine sürüldüğünü gördüm. Silah sesleri duydum. Zekinin kim tarafından vurulduğunu bilmiyorum.”
Mustafa DUMAN: (Görgü Tanığı) 1974 Van doğumlu, Karşıyaka Mah. Rüzgârlı Sok. No:27 VAN
Beyanı: “Behçet ile beraber olduğumuzdan dolayı, benimde gördüklerim Behçet’in söyledikleridir. Bende aynı şeyleri gördüm.”
f.b. Zeki ERİNÇ’in yakınları ile yapılan görüşme
CELAL DUMAN: 1966 Van doğumlu, Karşıyaka Mah. Rüzgârlı Sok. No:12 VAN
(Maktul Zeki ERİNÇ’in Amcasının oğlu)
Beyanları: “zeki ayakkabı tamirciliği yapardı. İşyerlerimiz birbirine yakındı. Cuma günü akşam telefonla görüştük. Nevrozda olaylar çıkacağı üzerine konuştuk ve uzak durmamız gerektiğini söyledik. Cumartesi günü sabah saat 8’de zeki işyerine gidiyor. Nevrozun başlayacağı saatte kadar çalışacağını söylüyor. İtfaiye kavşağının orada millet toplanınca gerginlik başlıyor. Gerginlikler işyerine yakın bir yerde başlayınca zeki iş yerini kapatıyor. İş yerine yakın mesafede bulunan amcasının evine gitmeye çalışıyor. Meteorolojinin hemen karşısında Özbek fırını vardır. Fırına 20–30 metre kala polisler ateş ediyorlar. Fırına yakın bir noktada zeki vuruluyor. Gitmek istediği amcasının evi de fırına yakındır. İki tane görgü tanığı vardır. Zeki vurulduktan sonra bir ticari taksi tarafından hastaneye kaldırılıyor. Hastanede bana telefon açtılar. Zeki’nin vurulduğunu söylediler. Tanımadığım bir numaradan tanımadığım bir şahıs aradı. İlk önce SSK hastanesine kaldırılmıştılar. Ameliyata alınmadan önce kendisine ulaştım. Şuuru açıktı. Olaya ilişkin anlattıklarım, zekinin bana söyledikleridir. Kurşun sağ kaburga altında girmiş, karaciğer ve böbreğini tahrip ederek dışarı çıkmış. SSK Hastanesinde ameliyat edildikten sonra, devlet hastanesine kaldırıldı. Devlet hastanesinde 3–4 saat kaldıktan sonra YYÜ Tıp Fakültesi Araştırma hastanesine sevk edildi. Gece saat 2.30 gibi yaşamını kaybetti. Vefat ettikten sonra Van İl Emniyet Müdürlüğünden Yetkililer yanımıza geldiler. İmkânlarınız yoksa hemen cenazeyi biz kaldıralım dediler. Biz kabul etmedik. Köylerden, çevreden tanıdıklarımız akrabalarımız vardır, onlar gelmeden cenazeyi defnetmeyeceğiz dedik. Yetkililer bana saat 6’dan önce mutlaka defnetmemiz gerektiği konusunda ısrar ettiler. Cenaze gündüz saatlerine kalırsa başka olaylar çıkabileceğini söylediler. Yaptığımız pazarlıkla cenazeyi sabah saat 8.30’da defnetme konusunda anlaştık. Cenazeyi sabah saat 6’dacevdet paşa camiine getirdik. Saat 8–9 arası defnettik. Defin sırasında başka olaylar çıkmaması konusunda çabada sarf ettik. Savcı hastaneye gelirken, zekinin elbiselerini savcıya teslim ettik. Savcı raporunu hazırlarken, polisler bir poşet içerisinde bir tane plastik mermi getirip masaya bıraktılar. Plastik mermi poşetin içindeydi, poşet bantlanmıştı, üzerinde zekinin adı yazılıydı. Savcı polislere bu nedir? Neyin nesidir? Nerde çıktı bu diye sorduğunda, polisler oradaydı diye cevap verdiler. Savcı da çok alaycı bir tarzda bu mermiyi inceledi, hayretle karşıladı. Plastik mermi füzeye benzer başı çatallıydı. Zekinin vücudunda mermi yoktu, delip geçmişti. Savcıda merminin çekirdeğini arıyordu.”
NİHAT ERİNÇ: 1980 Van doğumlu, Cevdet paşa Mah. Esen 3. Sok No:8 Van
(Maktul Zeki’nin amcasının oğlu)
Beyanı: “olay günü sabah saatini tam olarak hatırlamıyorum, zeki beni aradı. Uykudan yeni uyanmıştım. Saat 9 olabilir. Olayların olduğunu, dükkânını kapattığını ve nerede olduğumu sordu. Evdeyim dedim. Zeki de bana tamam bende eve yanına geleceğim dedi. Geleceğim de ama bütün yollar kapalı her tarafta panzerler var nasıl geleceğimi bilmiyorum dedi. Sonra telefonu kapattı. Yaklaşık bir yarı saat veya kırk dakika sonra evimize bir telefon geldi, zekinin yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını söylediler. Bu telefon üzerine hastaneye gittik.”
H. EVLERİ ZARAR GÖRENLERİN BEYANLARI
Nazdar ASLAN (Evinin Camı Kırılan Vatandaş) 1958 Beytüşşebap doğumlu, Cumhuriyet Mah. Çalık Sok. Bişaroğlu Apt. Kat:4 No:7 VAN
Beyanı “ 22 Mart günü saat 11.30 civarında evde temizlik yapıyordum. Dışarıda silah sesleri geldi. Sesler üzerine yatak odasından baktığımda odanın camı kırılmıştı. Cam kırıklarıyla birlikte plastik mermi yatağın üzerinde duruyordu. Dışarıda kimseyi görmedim. O esnada küçük zırhlı bir araç kurşunun geldiği yönden aşağıya doğru gidiyordu. Pencereden baktığımda karşı cephede bulunan Salihoğlu Apartmanının yanında, önünde yoğun bir polis ve asker topluluğu vardı”.
Aysel YAKIN (Camları kırılan ve gaz bombaları atılan, tazyikli su sıkılan evin sahibi) 1958 Gürpınar doğumlu, Cumhuriyet Mah. Çalık Sok No:34 VAN
Beyanı: “22.03.2008 günü öğleden sonra saat 14.30 civarında evde yemek yapıyordum. Evimiz iki girişlidir. Ön taraftaki girişten cam kırılma sesleri geldi. Ön tarafa bakmaya çalışırken camların kırıldığını ve içeriye gaz bombaları atıldığını gördüm. Evin içini yoğun bir gaz kaplamıştı. Hiçbir şey görmemeye başladım. Gazdan etkilendiğimden dolayı arka girişten çıkmaya çalıştım. İki panzer eve yanaşmıştı sürekli renkli su sıkıyorlardı. Gazdan etkilendiğimden dolayı tam süreyi hatırlamıyorum ama komşuların sonra bize anlattıklarına göre yaklaşık 10 dakika boyunca eve renkli su sıkmışlar. Tazyikli suyun şiddetiyle bütün camlarımız kırıldı. Duvarımız çatladı. Çerçevelerin mandalları söküldü ve çerçeveler de yere düştü. İki gün sonra evimizi tamir ettik. Evimiz kiradır. Mağdur olduk. Halen de gazdan dolayı rahatsızım.”
I. İNSAN HAKLARI DERNEĞİ VAN ŞUBESİNİN OLUŞTURDUĞU GÖZLEM HEYETİNİN 22 MART GÜNÜ YAŞANANLARLA İLGİLİ YAPTIĞI TESPİTLER
İHD Van Şubesi, 22 Mart 2008 günü DTP İl Başkanlığı önünde yapılan kutlamayı yerinde gözlemlemek için bir heyet oluşturmuştur. Heyet kutlamayı Gözlemci Yaka Kartları ile izlemiştir. Heyetin içinde; MYK Üyesi, Doğu ve Güneydoğu Bölge Temsilcisi Mihdi PERİNÇEK, Van Şube Başkanı Tahirhan ACAR, Şube Saymanı Cahit BOZBAY, Yönetici ve üyeler Necip DEMİR, Hüseyin AYAZ, Kerem AKDOĞAN, Dinçel ASLAN, Turan ÖZGÜNER ve Diyarbakır Şube üyesi Necibe GÜNEŞ yer almıştır.
Yapılan Gözlemler-Yaşanan Gelişmeler :
“Van Newroz–2008 gözlem heyetimiz, saat 10.00’da Van DTP il teşkilat binası önünde yapılması hedeflenen basın açıklaması ve bayramlaşma sürecini gözlemlemek üzere saat 09.10 da Van İHD şube binasından Cumhuriyet caddesinin ara sokağında bulunan DTP il teşkilat binasına doğru hareket etti. Cumhuriyet caddesi ve bu caddeye çıkan ara sokaklarda çok fazla sayıda güvenlik görevlilerinin ve araçlarının tertibat almış olduğu, bu tertibat gücünün çok fazla olduğu, DTP il teşkilatına doğru gitmek isteyen yurttaşların engellendiği gözlendi.
Saat 09.17 sularında DTP il teşkilat binası önüne ulaşıldığında; sivil ve resmi güvenlik görevlilerin başında bulunan bir sivil yetkili olan Zeki Akyol’un Van Milletvekilleri Özdal Üçer ve Fatma Kurtalan, DTP Genel Başkan yardımcısı Kamuran Yüksek ve DTP il Başkanı ile görüşmekte olduğu görüldü. İl teşkilatı önünde bir ateşin yakılmış olduğu, yaklaşık 250 kişilik bir topluluğun toplanmış olduğu ve sloganlar attığı gözlendi. Heyetimiz, güvenlikten sorumlu yetkili Zeki Akyol ile tanışarak, geliş amacını paylaştı.
Saat 9.28 sularında güvenlik görevlilerin başında bulunan yetkililerden biri olan Zeki Akyol ile DTP milletvekilleri ve yöneticiler tekrar görüşmeye başladı. Heyetimiz bu görüşmeyi çok yakın bir mesafeden takip etti. Bu görüşme sürerken, heyetimizi, görüşme yapan güvenlik görevlilerini ve DTP’li milletvekilleri ve parti yöneticilerini riske sokan panzerli ve özel giyimli resmi-sivil polislerin il teşkilatı önünde ve yakılan ateşin yanında bulunan topluluğa uyarısız bir müdahalesi oldu. Bu müdahalede gaz bombası, kullanıldı. Topluluk içinde birçok kişi cop darbeleri ile yaralandı. Maskesi olmayan güvenlik görevlileri dahil herkes bu gazdan etkilendi. Burada bulunan topluluk ara sokaklara dağıldı. İlk müdahale sonrasında, cumhuriyet caddesi ile bu caddeye çıkan sokaklarda güvenlik görevlilerin yurttaşlara yönelik sesli, coplu müdahaleleri genişledi ve sertleşti. Eylemlilik ile ilgisi olmayan, günlük doğal yaşamını sürdüren ve o sırada tesadüfen cumhuriyet caddesinde yürümekte olan birçok yurttaşın darp edildiği gözlendi. Yetkili güvenlik görevlisi Zeki AKYOL, heyet üyelerinin daha fazla gazdan etkilenmemesi ve olası diğer olumsuz gelişmelere maruz kalmaması için uygun bir yere intikaline yardımcı oldu.
Saat 10.10 sularında 20–25 kişilik bir topluluk il teşkilat binası önünde bir araya geldi ve slogan atmaya başladı. Milletvekilli Özdal ÜÇER ve parti yöneticileri topluluğun dağılmasını sağlamak için yanlarına gitti. Bu ikna süreci sürerken (bu zaman 3–4 dakika sürdü) gaz bombaları atılarak, cop kullanılarak ve havaya silah sıkılarak ikinci bir müdahale yaşandı. Bu topluluk ara sokaklara dağılırken taş atmaya başladı. Göstericilerin etkisiz hale getirildikten sonra da darp ve cebire maruz kaldıkları görüldü.
Gerek birinci ve gerekse ikinci müdahale sonrasında, başka bazı güvenlik görevlileri ile Van Milletvekili Özdal ÜÇER arasında nezaket sınırları aşan bağrışma, tehdit ve tartışmalar yaşandı.
Yaklaşık 5 dakika sonra il teşkilat binasından taş atıldığı iddia edilerek, güvenlik görevlileri 3 katlı binanın birinci katına çıkarak gaz bombası ve copla müdahalede bulundu. Aynı sırada çevrede bulunan işyeri ve iş hanlarına giren güvenlik görevlileri yurttaşlara yönelik hakaretlerde, tehditlerde bulundu, sokakta bulunan yurttaşlar darp edilmeye, kontrolsüz gözaltılar başladı. Bu gelişmeler olayların kentin birçok mahallesine sıçramasına yol açtı. Gelişen olaylara müdahalede, gaz bombası, plastik ve hakiki mermiler, cop, su sıkma kullanıldı. Heyetimiz, meydana gelen bu gösterilerde; göstericilerin vücudun riskli yerlerine isabet etmesi halinde hayati tehlikeyi yaratabilecek büyüklükte taşlar dahil elle ve sapan veya benzeri yöntemlerle taş atma dışında başka bir emtiayı kullandığına dair bir gözlem, bilgi ve veriye ulaşmamıştır.
Daha sonra yargı merciinden alınan bir karar ile DTP il teşkilat binasında arama yapıldı. İl teşkilat binasındaki bu arama esnasında, heyetimiz kısa bir süre, avukatlar tüm süreçte hazır bulundu.
Birinci ve ikinci müdahale sonrasında yaralanan yurttaşların sağlık kurumuna götürülmesi için heyetimizin Zeki AKYOL ile sağladığı diyalog sonuç verdi, yaralılar getirtilen ambulanslar ile hastaneye gönderildi. Heyetimiz, kentin değişik yerlerine sıçrayan olayları gözlemleme olanağı kalmadığı ve heyet güvenliğinin riske girdiği tespitinden hareketle İHD Van Şube binasına çekildi. Oradan gelişmeleri takip etmeye, kendilerine ulaşan bilgileri derlemeye ve yaralanan yurttaşların sağlık kurumlarına gönderilmesinin olanaklarını yaratma çalışmasını sürdürdü.
İHD’ye gelen 5 kişilik İtalya Heyetinin tercümanı Lerzan TAŞÇIER, heyetimize; “..yaklaşık 2 saat önce cadde üzerinde olayları izliyorduk, yanımıza gelen polisler bizi gözaltına aldı, bir yanda sizi misafir ediyoruz, güvenliğinizi sağlıyoruz derken, diğer yandan heyette bulunan bayan avukat ile bir erkek polisler tarafından darp edilerek şiddete maruz kaldı, daha sonra aldıkları emir üzerine bizi bir taksiye bindirip otele gönderdiler, ve dediler ki; otelinizden bir daha çıkmayın” biçiminde beyanda bulundu.
Heyet sözcüsü Mihdi PERİNÇEK, saat 12.30 dolaylarında Mülki İdare Amiri ile İl Emniyet Müdürüne telefonla ulaşma ve görüşme isteği bu birimlerin telefonlarına çıkan kişilerce yanıtsız bırakıldı.”
İ. OLAYLARDA ZARAR GÖREN ESNAFLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
Mustafa BİLİCİ (SEMPAŞ Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Üyesi – Van ili Muradiye ilçesinden)
Mustafa BİLİCİ ile Beşyol mevkisindeki işyerinde yaptığımız görüşmede şu görüşler dile getirilmiştir: “Ben bir önceki dönem Ak Parti Van il Başkanı idim. Şimdi bu görevimi bıraktım. İşyerimizin merkezi noktada olması ve o gün açık olmasının camlarımızın kırılmasında etkisi olmuş olabilir. İki şubemizin camları kırıldı. Cumartesi Pazar kapalı kaldık. Oysa en yoğun işlerimiz de o günlerde yapılır. Ayrıca o hafta içindeki tüm çeklerimiz yazıldı ve ödeyemedik. 14 yılda ilk defa icralık olduk. Olayın üzerinden 10 gün geçmiş olmasına rağmen hala eski ciromuzu yakalayabilmiş değiliz ve halen %30 oranında bir düşüş var cirolarımızda.
Bu olayların Van’a etkisi çok kötü oldu. Çünkü sermayedar ve müteşebbis artık Van’a yatırım yapmak istemeyecektir. Sermaye ürkektir ve güvenli ortam ister.
Nevrozları barış ve kardeşlik içinde kutlayabilirdik. Ancak bunu yapmadı yöneticilerimiz. Mesela o gün için 20–25000 YTL harcayıp bayrama katılan herkese yemek verilebilirdi. Bu kaynaşmayı sağlar ve ideal olan budur. Yoksa kalkıp da bayramları yok şu gün değil bugün olsun diye yasaklamak akıl karı değil. Cumartesi günü için Vali izin verebilirdi. Yasaklama yanlış oldu. Bakın benim işyerimde 100 personel çalışıyor. Personelimin bir kısım benim Ak Parti il başkanı olduğumu bilmesine rağmen açıkça DTP lehine oy kullandı. Hiç kimseye de hiçbir şey demedim, demem de. Sonuçta biz de malımızı mülkümüzü alıp güvenli ortamlara örneğin batıya gidebiliriz. Orada yatırım yapmayı düşünebiliriz. Ancak bizim amacımız ilimize bölgemize hizmet vermektir.
Van valisi ile ilk Van’a geldiği zaman uçakta tanıştık. İlimize ilk geldiği için Van’ın hassasiyetlerini bilmemesi normaldir. Ancak ilimizin belli başlı insanları devreye girip bu krizi çözebilirdi. Bu yapılmadı. Ama şu var ki bölgeye atanacak vali ve emniyet müdürlerinin bu bölgenin hassasiyetlerini iyi bilen insanlardan seçilmesi gerekir.
Turist de sermaye gibi ürkektir. Zaten turizm açısından sıkıntılı olan ilimize ek sıkıntılar doğurmuş oldular. Düşünsenize görüntüleri. Yansıyan görüntüler tıpkı Irak ve Filistin görüntülerini andırıyordu. Bunları izleyen turist artık bu bölgeye gelir mi? Haklı olarak gelmeyecektir tabi.
Sorumluluğa gelince bakın çocuklar dahi o gün ilimizde olaylar çıkacağını biliyordu. Çocukların ve Van’da yaşayan herkesin bildiği bir şeyi Vali ve Emniyet Müdürü’nün bilmediğini kimse iddia edemez. Tabi ki bu olaydan herkes sorumludur.
Polisin olaylara müdahalesine gelince; müdahale gerçekten çok sertti. Bu sertlik yine idarecilerden kaynaklanıyor. Eski Emniyet Müdürü mesela çok olumlu idi. Ben gece yarısı eski emniyet müdürünün sokakta caddelerde dolaştığına şahit olmuş biriyim. Esnafı gezerdi. Halkla iç içe olurdu. Bunun gibi bölgede görev yapacak polislerin de iyi bir eğitimden geçmesi şarttır. Yine polislerin bölgenin etnik yapısı ve hassasiyetleri konusunda bilgi sahibi olması gerekir. Hoşgörü eğitimi almaları gerekirdi.
Bu olaylarda DTP li yöneticilerin hiç mi suçu yoktu. Tabi ki onlar da suçludur. Çünkü olayları tetiklediler.” Şeklinde bayanda bulunmuştur.
Çetin GEYİK (SEMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı)
Beyanında; “En büyük zararı Van esnafı ve Van halkı gördü bu olaylarda. Mülki amir noktasında büyük bir sıkıntı yaşıyoruz. Yani 22 Mart’ta kutlansa devlet mi yıkılacaktı. Hayır. Şunu unutmamak lazım. Bakın cumhurbaşkanı seçimlerinde Van %95 oranında lehe oy kullanmış bir ildir. Kürtler bu olayda da görüldüğü gibi bu devlete en sadık insanlardır aslında. Sadıklığı kölelik gibi algılayıp bu insanları köle haline getirmemek gerekir. Bu durumun iyi halin altına dinamit koyanlar cam çerçeve kıran küçük çocuklar değil yöneticilerdir. Benim kardeşim DTP ye oy verir ben ise Ak Parti’ye veririm. Bu bizim düşman olmamızı gerektirmez ki. Sonuçta biz kardeşiz. Umarım bu olaylar idarecilere ve idarecileri atayanlara ders olur. Artık bir daha Van’da Nevroz’u yasaklamazlar.
Kardeşlik temelde oluşur. Mesela yerel yöneticiler Nevroz’u halkla birlikte kutlama kararı alabilirlerdi. Herkesin üstüne düşeni yapması gerekirdi. Basiretli ve iyi idarecilere ihtiyacımız var. 1992 yılı Nevroz’unu yaşadık biz. Bundan sonra demek ki kimse ders almamış. Bunu göremedi yöneticilerimiz.
Tekin IRMAKSEVER (Zırhlıoğlu Marketler Zinciri Mağaza Müdürü)
Beyanında: “Olaylar sanki küçük çocukların zevk amaçlı saldırısı gibi göründü gözüme. Çünkü taş atıldığı sırada ben içeriden atanları izliyordum. Hepsi küçücük çocuklar idi. Ekonomik olarak olaylardan olumsuz etkilendik. 22 Mürt günü ciromuz %90 oranında düştü. Aradan 10 gün geçmiş ve biz halen eskiye oranla %30 düşük ciroyla çalışıyoruz. Ancak bu olayların bundan sonra ki 10 yılı daha etkileyeceğini düşünüyoruz. Çünkü yatırımcılar daha sakin ve güvenli alternatif yerler arayacaktır.
15 yıldır bu ilde hiç Nevroz sıkıntısı yaşamadık. Hiç olay çıkmadı. Eğer ayın 22 sinde yasaklama getiriyorsanız o zaman çıkacak olayları da engelleyecek gücünüz olmalı. Yok olay çıkmasını engelleyemiyorsanız o zaman yasaklamayın. Van’a ve esnafa zarar vermeye hiç kimsenin hakkı yok. Ben ticaretime bakarım. Esnafın istihbarat ile ilgisi olmamasına rağmen tüm esnaf olay çıkacağını biliyordu. Esnafın bildiği bir şeyi bütün istihbaratın bağlı olduğu valinin bilmemesi imkansızdır. Bir önceki kutlamaya 100.000 insan katılmıştı. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu insanlar mutlaka bir şekilde kutlayacaklardı bu bayramı. Ya mahallede, ya bu sene olduğu gibi caddelerde ya da alanda kutlanacaktı bu bayram. Yasaklamak anlamsızdır. 2 insan öldü, 200 gözaltı oldu. Bunların hiç birine gerek yoktu. Diğer iller zararsız kapandı. Peki, Van’ın suçu neydi? Bizim suçumuz neydi? Vanlının suçu neydi?
Bizim şöyle bir önerimiz var. Keşke Nevroz’u resmi bayram ilan etseler. Tüm resmi yetkililer katılsa ve bizler de katılsak. O gün 100.00 insan toplanıyor ilimize. Örneğin günler öncesinden tıpkı babalar gününde yılbaşılarda olduğu gibi O güne mahsus indirimler uygulardık. Camlarımızı bayram havası gibi süslerdik. Böylece herkes kazanırdı. Şimdi ne oldu. Herkes kaybetti. Akıl karı değil. Bu tür olayların bir daha olmaması için engel çıkarmamak gerekir. Ayın 21 i ya ad 22 si olmuş hiç önemli değil. Kale civarında kutlansa biz de gider katılırız, eğleniriz, müzik dinleriz. Tek çaresi var bunun o da şudur. Hiçbir şekilde engellememek lazım. Göstericiler bize art niyetli saldırmadı. Bunu hissediyorum. Olaylar esnasında bizim mağazanın oto parkının kapatılması gerektiğini yoksa göstericilerin oraya saklandığın söyledi polisler. Biz de kapattık. Bir süre sonra başka bir ekip geldi ve oto parkının neden kapalı olduğu söyleyerek açmamız gerektiğini söylediler. Hangisine uyacağımız şaşırdık.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Korkut ALIRIZ (Foto Renk Sahibi Cumhuriyet Caddesi İş Bankası Yanı)
Beyanında: “Bizim de olaylarda camlarımız taşlandı. Polise atılan taşlardan biri cama isabet edince kitle psikolojisiyle olacak ki arkası gelmeye başladı. Belki de işyerimizi kapatmadığımız için taşlandık. Polisin bizi koruması gerekirdi. 22 sinde valiliğin yasaklama getirmesi yanlıştı. Buna karşılık göstericilerin yaptığı da yanlıştı. Yasaklama getirenlerin bunun önlemini alması gerekirdi. Herkes taşkınlık olacağını biliyordu. Bir daha böyle olayların olmaması için izin verilmesi gerekir. Valimiz çok ılımlı bir insan. Kendisini tanıyorum. Bence yasaklama kararı daha yüksek bir yerden verildi. Çünkü bu kadar büyük bir riski bir vali tek başına yüklenemez ve kaldıramaz. Sonuçta bu olaylarda kaybeden hep Van ve Van halkı oluyor. Kırgınız. Biz Van’a yatırım yaptık ancak karşılığını alamıyoruz. YKM ve Teknorenk adlı işyerlerini biz açtık. Mesela Teknorenk’te her türlü bilgisayar bulunur. Ancak karşılığı yok. Taşlanıyoruz sonuçta. Fotorenk Van’la özdeşleşmiş durumda. Sermayemizin Van’da kalıp kalmayacağı hususunu değerlendiriyoruz.[v]” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
K. HEYETİMİZİN YAPMIŞ BULUNDUĞU TESPİTLER
Heyetimiz 22–23–24 Mart günü fiilen süren sonrasında ise ara ara devam eden olaylarla ilgili olarak aşağıdaki tespitleri yapmıştır:
-
Tüm olaylarda iki kişi yaşamını yitirmiştir. Zeki ERİNÇ 23.03.2008 günü, Ramazan DAĞ ise 01.04.2008 günü YYÜ Araştırma Hastanesinde yaşamını yitirmiştir. Her iki ölüm olayı da ateşli silah yaralanması neticesinde olmuştur.
-
Olaylarda net sayıya ulaşılmamakla birlikte 70 i sivil, 18 i polis memuru olmak üzere toplam 88 kişinin yaralandığı tespit edilmiştir. Bu rakama yaralı olduğu halde soruşturma korkusuyla hastanelere müracaat etmemiş kişiler dahil değildir. 08.04.2008 tarihi itibariyle hala hastanelerde bulunan yaralı sayısı bir kişidir.
-
Yaralanmaların büyük kısmının ateşli silahlardan atılan mermilerle gerçekleştiği tespit edilmiştir. Bu mermilerin bir kısmı plastik mermidir. Öte yandan cop ve benzeri alet darbesine bağlı yaralanmalar da bulunmaktadır.
-
02.04.2008 tarihi itibariyle Nevroz olayları ile bağlantılı olarak gözaltına alınan kişi sayısı 199 dur.
-
Olaylarda çok sayıda işyerinin atılan taşlardan camları kırılmıştır. Bu olaylar sonrasında Van esnafı ekonomik anlamda zarar görmüştür. Olaylar sonrasında esnaf birkaç gün boyunca işyerlerini açmaktan kaçınmıştır.
AYDINLATILMASI GEREKEN HUSUSLAR
Heyetimiz yapmış olduğu araştırma ve incelemeler neticesinde aşağıdaki hususların aydınlığa kavuşturulması gerektiği kanaatine ulaşmış ve bu kanaatini işbu rapor vasıtasıyla yetkililerin ve kamuoyunun dikkatine sunmayı uygun görmüştür.
-
Uzun yıllardan beri kutlanan Nevroz olaylarında hiçbir olay yaşanmadığı ve buna bağlı olarak da hak ihlali meydana gelmediği bilinmektedir. 2008 yılında ise fiili bir yasak uygulandığı görülmektedir. Örneğin Batman, İstanbul, Muş gibi illerde de 21 Mart tarihinden sonra kutlama yapılmasına müsaade edilmişken Van ilinde neden yasaklama kararı alınmıştır? Heyetimizin yapmış bulunduğu hemen hemen bütün görüşmelerde yasaklamaya gidilmesi halinde mevcut sonucun yaşanacağı öngörülmüşken idarenin bunu öngörüp öngörmediği, eğer öngördüyse buna rağmen neden yasaklama kararı verdiği araştırılmalıdır.
-
Van Emniyet Müdürünün kutlamalardan bir kaç gün önce yerel bir Televizyon kanalında plastik mermi atan ithal edilen silahları tanıttığı görsel ve yazılı basına yansımıştır. Belirtilen bu silahların Van Nevroz olaylarında denenme amacı bulunmakta mıdır?
-
Zeki ERİNÇ ve Ramazan DAĞ adlı vatandaşlarımızın ateşli silah yaralanması sonucu yaşamlarını yitirdikleri bilinmektedir. Bu şahısların kimler tarafından öldürüldüğü mutlaka bulunmalı ve sorumlular bağımsız yargı önüne çıkarılmalıdır.
-
Güvenlik görevlilerinin yaygın olarak orantısız güç kullanmaları üstleri tarafından verilen bir emir sonucu mu yoksa görevlilerin kendi inisiyatifleri üzerine mi gerçekleşmiştir? Gösteriler sonrasında teknolojik araçlar da kullanılarak suça karıştığı iddia edilen kişiler sonradan gözaltına alınarak haklarında yasal işlem yapılma imkanı varken neden böyle bir uygulamaya gidilmemiştir?
-
Görsel basına da yansıyan ve toplumda infial uyandıran 16 yaşındaki Mehdi KURT adlı çocuğun yaklaşık 10 civarında güvenlik görevlisi tarafından öldüresiye dövülmesi olayını gerçekleştiren güvenlik görevlileri kimlerdir? Bugüne kadar bu görevlilerin kimliği ve sonrasında ise fiilleri hakkında her hangi bir işlem yapılmış mıdır?
-
Mehdi KURT olayı görsel basına yansıyan bir olaydır. Bunun dışında ancak buna benzer çok sayıda orantısız güç kullanımı örneği tespit edilmiştir. İdari makamlar bu eylemleri gerçekleştirenler hakkında gerek kimlikler gerekse gerçekleştirilen eylemlerle ilgili olarak ciddi ve etkili bir soruşturma yürütmekte midir?
KANAAT
Heyetimiz yaşanan olaylarla ilgili olarak aşağıdaki kanaatlere ulaşmıştır.
-
Meydana gelen olaylarda başta yaşam hakkı olmak üzere, işkence yasağı, gözaltına alınanlar açısından kişi güvenliği hakkı, çalışma hakkı ve mülkiyet hakkı ihlal edilmiştir. Van halkının ise güvenli bir şekilde yaşama hakkının ihlal edildiği kanaatine ulaşılmıştır.
-
Olayların meydan[vi]a gelmesinde asıl sorumluluğun, toplantı ve gösteri hakkını makul gerekçe sunmaksızın yasaklayan il yöneticilerinde olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
-
Van Valiliğinin önceki uygulamalardan da görüleceği gibi toplantı ve gösteri düzenleme hakkını izne tabi gördüğü kanaatine ulaşılmıştır. Ancak yasal mevzuat ve hukuki değerlendirmeler dikkate alındığında bu hakkın izne tabi olmadığı, buna karşılık yasaya uygun bildirimin yeterli olduğu bilinmektedir.[vii] Dolayısıyla olağanüstü bir durum ya da makul gerekçe olmaksızın toplantı ve gösteri düzenleme hakkının kısıtlanmasının nedeni anlaşılamamıştır. Oysa özellikle Van’ın ana caddesi olan Cumhuriyet Caddesinin dahi belli bazı yürüyüşlerde kullanıldığı Van Kamuoyunca bilinmektedir. Bu uygulama Van valiliği açısından bir çifte standart örneğidir.
-
Meydana gelen iki ölüm ve göstericilerin yaralanma olaylarının tamamı güvenlik kuvvetlerinin orantısız güç kullanmasından kaynaklanmıştır. Olaylarda ateşli silahlar kullanılmıştır.
-
Güvenlik güçleri Van Nevroz olaylarında abartılı bir şekilde orantısız güç kullanmıştır. Güvenlik güçlerinin görevi; bu tür olaylarda yasalara karşı gelen göstericileri yakalayıp adalet önüne çıkarmaktır. Oysa hem birebir olayların görgü tanıklarının anlattıkları hem de görsel ve yazılı basına yansıyan görüntülerden anlaşıldığı üzere güvenlik güçleri, yakalayıp etkisiz hale getirdiği göstericilere dahi gereksiz yere aşırı şiddet kullanmıştır. Gösterilere etkin olarak katılmayıp sadece izlemek ya da bir şekilde orada bulunmakta olan kişilere dahi ayırım gözetilmeksizin şiddet uygulanmıştır. Öyle ki uygulamaların birçoğu TCK’nda suç olarak tanımlanan işkence[viii] suçu kapsamında kalmaktadır.
-
Özellikle bazı olaylarda güvenlik görevlilerinin göstericileri öldüresiye dövdükten sonra gözaltına almadan bırakıp gittikleri tespit edilmiştir. Bu durum yasaların güvenlik kuvvetlerine tanıdığı yakalama/gözaltına alma/adli makamların huzuruna çıkarma görevini aşarak yapılanların bizzat cezalandırma amacı güttüğü, güvenlik kuvvetlerinin olayları kişiselleştirdikleri, hasmane tutum ve davranış içine girdikleri kanaati oluşturmuştur.
-
Meydana gelen olaylar Van’ı hem ticari hem de turistik açıdan olumsuz etkilemiştir. Etkileri ekonomik açıdan belki de uzun yıllara varacak düzeyde kalıcı olabilecektir.
SONUÇ
Heyetimiz; yapılan görüşmeler, hazırlanan rapor ve önceki deneyimlerine dayanarak aşağıdaki hususların öncelikle idarenin ve tüm kamuoyunun dikkatine sunulmasını uygun görmüştür:
-
Her halükarda yaşam hakkı yanı sıra diğer temel hakların ihlaline sebebiyet verebileceği yüksek ihtimal dahilinde bulunan uygulama ve yasaklardan mutlak anlamda kaçınılmalıdır. Bölgeye atanacak olan Vali, Emniyet Müdürü, Kaymakam gibi üst düzey yöneticilerin seçiminde hassas davranılmalı, bölgeyi iyi tanıyan ve özellikle etnik yapıdan kaynaklı hassasiyetlere karşı duyarlı yöneticiler atanmalıdır.
-
Olaylarda sorumluluğu bulunan tüm kamu görevlileri hakkında idari ve cezai yönden soruşturma başlatılmalı ve etkin bir şekilde sürdürülerek hızla sonuca gidilmelidir. Soruşturmanın selameti açısından sorumlulara derhal görevden el çektirilmelidir.
-
Özellikle yaşam hakkının ihlali başta olmak üzere işkence yasağının ihlaline sebebiyet veren güvenlik görevlileri hakkında başlatılan soruşturma etkin bir şekilde sürdürülmeli ve hızla sonuca gidilmelidir. Üstü örtülen ya da savsaklanan her ihlalin yeni ihlallerin habercisi olduğu unutulmamalıdır.
-
Gösterileri dağıtma amacıyla her türlü ateşli silahın ve özellikle insan vücudunun belli bölgelerine isabet etmesi halinde öldürücü etkisi bulunan plastik mermilerin kullanılmasından kesinlikle vaz geçilmelidir.[ix]
-
Güvenlik görevlilerinin Van Nevroz olaylarında abartılı bir şekilde orantısız güç kullandıkları ve adeta halka karşı hasmane tutum sergiledikleri göz önüne alındığında güvenlik görevlilerinin öncelikle insan hakları eğitimi başta olmak üzere, toplumsal olaylara müdahale ile ilgili eğitime tabi tutulmaları gerekmektedir.
-
Nevroz bayramının kutlandığı gün olan 21 Mart tarihi resmi tatil ilan edilmelidir. Rapordan da anlaşılacağı üzere Van ilinde çeşitli çevrelerle yaptığımız görüşmelerden de bu sonuç çıkmıştır.
Av. Ayhan ÇABUK |
Av. Bekir KAYA |
Tahirhan ACAR |
Cahit BOZBAY |
Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ |
Av. Murat TİMUR |
Van Baro Başkanı |
Van Barosu adına |
İHD Van Şube Üyesi |
İHD Van Şube Başkanı |
MAZLUMDER Van Şube BaşkanI |
ÇHD Van Şube Başkanı |
Av. Yalçın SARITAŞ |
Av.Kerem AKDOĞAN |
Av. Taner POLAT |
Yasin HASKANLI |
Abidin ENGİN |
Ramazan KORKMAZ |
Van Barosu adına |
İHD Van Şube Üyesİ |
İHD Yönetim Kurulu Üyesi |
İNSAN-DER Yön. Kurulu Üyesi |
MAZLUMDER Van Şubesi Yön. Kur. Üyesi |
ÇHD Yönetim Kurulu Üyesi |
NOTLAR: