Yaşam Hakkı Kutsaldır, Yaşam Hakkına Dokunma!

Sayın Basın Mensupları,

Saygıdeğer insan hakları savunucuları ve sevgili dostlar,

Evrensel Bildirgenin 60. yılında insan hakları haftasının bu son gününde, bizleri oldukça derinden sarsan yaşam hakkı ihlalleri nedeni ile buradayız. Bugün,  aile bireylerini polisin hukuka aykırı silah kullanması sonucu kaybeden, yaralanan veya sakat kalan mağdur yakınları ile birlikte bir açıklama gerçekleştireceğiz.

Yaşam hakkı ile insanın maddi ve manevi varlığının bütünselliğinin dokunulmazlığı hakkı, başta Evrensel Bildirge olmak üzere Türkiye’nin de taraf olduğu BM ve Avrupa Konseyi temel insan hakları belgelerinde güvence altına alınmış en temel haklardır. Bu hakların tartışılması bile tehlikenin mevcut olduğunu gösterir. O nedenle bu haklar kutsal kabul edilir.  Bu haklara Anayasa’nın 15. Maddesi’nin 2. Fıkrasında 7.5.2004 tarihli 5170 sayılı kanunun 2. Maddesiyle yapılan değişiklikle savaş, sıkıyönetim, seferberlik ve olağanüstü hal zamanında bile dokunulamayacağı açıkça düzenlenmiştir.

Ulusalüstü ve ulusal en üst yasa metinlerinde dokunulamaz haklar olarak yer alan yaşama hakkı ile maddi-manevi varlığın bütünselliğinin dokunulmazlığı hakkı Türkiye’de tehdit altındadır. Bu tehdit doğrudan doğruya Parlamento tarafından çıkarılan yasalar ve güvenlik kuvvetleri icraatlarıyla yakından ilişkilidir.

Haziran 2007’de 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Yasa’sının 16. Maddesinde yapılan değişiklikle Polisin zor ve silah kullanma yetkisi keyfi biçimde genişletilmiştir. Bu yetkiyle, özellikle silah kullanma konusu Anayasanın 15. maddesi ve Anayasa Mahkemesinin 1996/68 E, 1999/1 K sayılı ve 06.01.1999 tarihli kararında belirttiği gerekçeye açıkça aykırı düzenleme yapılmıştır. İHD ve diğer insan hakları örgütleri bu düzenleme yapılırken kamuoyu ve Meclise yaptığı çağrılarda bu düzenlemenin yaşam hakkını tehdit ettiğini ve ihlalleri arttıracağı tehlikesine işaret etmişti. İHD maalesef bu kaygılarında haklı çıkmıştır.

2008 yılında Türkiye’nin insan hakları görünümü açısından en öne çıkan noktalardan biri de güvenlik güçlerinin artan şiddeti ve bunun yol açtığı yaşam hakkı ihlalleri olmuştur. 1 Aralık 2008 tarihine kadar 8 kişi gözaltında, 36 kişi ise cezaevinde yaşamını yitirmiştir. “Dur” ihtarına uymadıkları gerekçesiyle güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu 9 kişi yaşamını yitirmiş, 12 kişi ise yaralanmıştır. Türkiye, ‘dur ihtarına uymadı’ diye insanların yargısız infaz edildiği bir ülke olmaktan bir an önce çıkarılmalıdır. Bu mümkündür. Hak ihlallerini teşvik eden, özendiren cezasızlık politikasına son vererek bu sorun aşılabilir. Yargı ve yürütme organları, yurttaşlara işkence yapan, keyfi ve yasa dışı silah kullanarak insanları öldüren güvenlik güçlerine tolerans göstermemelidir.

Parlamentoyu ve Hükümet’i 2559 sayılı yasanın 16. Maddesini, Anayasa’nın 15. Maddesine ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uygun bir şekilde yeniden düzenlemeye ve polisten kaynaklı bu ihlalleri sona erdirmeye davet ediyoruz.

Polisin silah kullanma yetkisinin aşılması sonucu açılan davalarla ilgili olarak gerek davanın taraflarına gerekse de Mahkemelere şu çağrıyı yapmakta fayda görmekteyiz. 2559 sayılı kanunun 16. Maddesinin 7, 8, 9 Fıkraları, Anayasa’nın 2, 15. Maddesinin 2. Fıkrasına, 17. Maddesine ve 90. Madde dolayısıyla Türkiye’nin taraf olduğu temel insan hakları sözleşmelerine aykırıdır. Bu nedenle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesi de kendisine gelebilecek böyle bir başvuruda yukarıda belirttiğimiz 1999 yılında verdiği kararı hızlı bir şekilde vermeli ve bu insan haklarına aykırı bu durumu ortadan kaldırmalıdır.

Parlamentoda “Dur-Vur” yasası olarak adlandırılan bu yasayı çıkaranları burada bulunan acılı ailelerinin acılarını paylaşmaya davet ediyoruz. Baran Tursun’u, Çağdaş Gemik’i, Feyzullah Ete’yi ve diğerlerini rahmetle anıyoruz. Yaralanan ve sakat kalanlara şifalar diliyoruz.

Buradan sesleniyoruz. Üzerine atılı suç ne olursa olsun insanlarımızın yaşam hakkı politikacıların ihtiraslarına ve politik geleceklerine alet edilemez. İnsan yaşamı üzerine politika olmaz. Bunu düşünenler ve yapanlar asla iflah olmazlar.

İnsan, haklarıyla insandır. Haklar insan içindir. Her insanın yaşam hakkı, korunmak zorundadır.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın