Yayaladağı–Kesab–Göç Ettirilen Ermeni Sığınmacılara İlişkin Gözlem Raporu

09 NİSAN 2014

Suriye’ye açılan kapılardan birisi olan Hatay–Yayladağı ilçesinin Suriye sınırındaki Köylerinde yaşayan vatandaşlarla ve Suriye Ermenilerininyoğun olarak yaşadığı Kesab’ten göç ettirilen Ermeni sığınmacılarla ilgili bilgilerin gelmesi üzerine 06.04.2014 günü İHD MYK üyesi Av Hatice Can İHD Hatay Şubesi Başkanı Mithat Can ve İHD Hatay Şubesi yönetim kurulu üyesi David Çağan’ın katılımı oluşturulan heyet olarak yaptığımız görüşmeler sonucu hazırlanan rapordur.

Yerel seçimin yaklaştığı günlerde AKP hükümetinin Suriye’ye yönelik savaş politikalarını, “provokasyon yapıp savaş çıkarmak” konulu taleplerin yayınlanmasını, Başbakanın seçim sonrası yaptığı balkon konuşmasında “Suriye ile 3 yıldır savaş halindeyiz” şeklindeki beyanlarını dehşet içinde izledik.

İlimizin Yayladağı İlçesi Suriye sınırında, giriş kapısında yoğun askeri hareketlilik başladığına tanık olunması o bölgelere yönelik askeri sevkiyatların yapılması ve sıklıkla çatışma haberlerinin gelmesi dikkatlerimizin daha da artmasına neden olmuştur. Kişisel olarak, İnsan Hakları aktivistleri olarak, insan haklarından, barıştan yana, savaşlara karşı bir anlayışa sahip kişiler olarak, yapılan bu askeri harekâtlar bizleri ürkütüyor ve endişelendiriyordu.

Savaşa karşı her barış yanlısı ve her hümanist, bu askeri harekâtların ve hareketliliğin sonucunda ne yapılacağını ve ne anlama geldiğini öğrenmeyi, ve kamuoyunu bilgilendirmeyi görev saymalıdır.

Bizler, İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi olarak incelememizi yaparken nesnel ve gerçekçi olarak gördüklerimizi, dinlediklerimizi, sınır köylerinde yaşayan köylülerden ve Suriye-Kesab‘dan göç ettirilen sığınmacı yaşlı Ermenilerden öğrendiklerimizi raporumuza yansıttık.

İsimlerinin açıklanmasını istemeyen Yayladağ sınır köylerinde yaşayanların anlatımları:

“Yerel seçimlerden 10-11 gün önce Yayladağı Suriye sınırında askeri sevkiyat ve mühimmat yığını yapılmaya başlandı. Bu yığıntılar daha çok GÖZLEKÇİLER. ÇANDIR, EĞERCİ VE KIYI GÖREN köylerinin yakın yerlerine yapıldı. Giriş ve çıkışlar askeri kontroller altına alındı. Hatta köylerimizin boşaltılması gündeme geldi hepimiz tedirgin olduk ancak sonradan vazgeçildi ve köylerimizboşaltılmadı.

İlk çatışma 21.03.2014 tarihinde sabah 05.45‘ta başladı. Bu çatışmalar Yayladağı Çandır köyüne 3 km uzakta konumlanmış Suriye sınır karakolunda ve bu karakolun bulunduğu, Nokta 45 olarak anılan tepede oldu. Bu stratejik tepe, İdlib, Laskiye ve Kesab’ı kontrol edebilen bir yerdir. Bu saldırılardan sonra oraya El Kaide bayrağı asıldı.

Çatışma yapan ve Ateş açan radikal İslamcı savaş timleri gece yarısı saat 01 sularından itibaren Yayladağı Çandır Köyünden 13 araçla Suriye sınırına doğru gittiler. İlk saldırı ateşini gerçekleştiren grubun bu olduğu sabah 05.40 civarında köylülerce net olarak tespit edilebildi.

İlk giden gruba ek olarak önceki gruba yardım etmek üzere saat 08.00 civarına doğru 5 araçlık bir konvoyla ellerinde silah, telsiz ve telefonlarla yola çıkan grubu sınırda nöbet tutan askerler durdurdu. Ancak 10 dakikalık bir telefon görüşmesinden sonra yol açıldı. Eli silahlı bu gruplar Suriye sınırına girdiler bundan sonra çatışma büyüdü. Silah top ve füze sesleri yaklaşık 5 saat sürdü. Bu süreler içerisinde “Allah-u Ekber” sesleri yanında insan çığlıkları bağrışmaları ve acı acı hayvan bağırtılarını çok net bir şekilde işitiyorduk.

“Şu anda tarihi geçmişi doğa güzelliği ve coğrafi özelliği olan Kesab ve Kesab’ta yaşayan Ermeni ve alevi halklar yok artık. İşgalciler var. Sakallı silahlı savaşçılar var. Kesab savaş işgali altında. Yayladağı ve Samandağ Köylerinde top seslerinden ve füzelerden uykular kaçıyor. Korku ve endişe hakim. Hatta bu top atışlarından bir tanesi Yayladağı’nda bir camiye birisi de Samandağ da Meydan Köyü’nün boş bir arazisine düştü. Yayladağı’na düşen top mermisi büyük hasarlara yol açtı. Ancak top mermisini muhalifler attığı için sansasyon yaratıp tepki çekmedi.”

Şu anda Kesab’ta kan kurşun ve barut kokusu var. İnsan cesetleri var. Vahşet var. Bir de sık sık Allah-u Ekber sesleri ezan sesleri ve katillerin sevinç naraları var.”

“Bu savaşı ve katliamı yapanlar Türkiye sınırlarından silahlarıyla tanklarıyla füzeleriyle ellerini kollarını sallaya sallaya, sınırlarımızda nöbet tutan askerlerin gözleri önünde Kesab’ a girdiler.”

“Bu katil çetelere Yayladağı ilçe merkezinden Köşem Restoranda tam günde 1500 kişilik yemek veriliyor. Yaralılar JVE-86 Suriye plakalı ve T.C plakalı ambulanslarla sağlık ocaklarına ve hastanelere taşınıyorlar. Şu sıra Kesab’ta evler bomboş tamamen işgalcilerin kontrolü altında bulunmaktadır. İşgalciler bulundukları noktalardan ABD’nin vermiş olduğu GRAND füzelerini komşu yerleşim yerlerine atmaktadırlar. Bu Grand füzeleri son derece tehlikelidir ve 50 km ye kadar etki yapmaktadır.”

Kesab’a ve Nokta 45 tepesine yapılan bu saldırılar son derece stratejik saldırılardır. Ürdün Halep ve diğer yerlerde bulunan karşı askeri güçlerin bu tarafa doğru gelmelerini sağlayıp oralarda ki muhalif güçleri rahatlatmaya yöneliktir. Ayrıca bu stratejik mevkiler ele geçirilince civarda bulunan 10’a yakın Alevi yerleşim birimini yerle bir etmektir.

Samandağ Vakıflı Köyüne getirildiği basında çıkan 2 yaşlı Ermeni sığınmacı kadın ile görüşmek amacı ile Samandağ Vakıflı Köyüne geldiğimizde kilisesinin bahçesinde aynı gün 06.04.2014 tarihinde 19 yaşlı Ermeni Sığınmacının getirildiklerini öğrendik. 19 Ermeni yaşlı sığınmacı ile görüşmelerimizde.

“Evlerinin insanlık dışı ve hoyratça tahrip edildiğini zorla göç ettirildiklerini ve 15 gün süre ile kaldıkları kamptan getirildiklerini anlattılar” Kamptan bizi alırken sizi Laskiye’ye çocuklarınızın yanına alacağız dediler bir baktık ki Samandağ’dayız.”

Sığınmacı Ermenilerden yaşlı bir amcanın Türkçe olarak anlatımı:

“21-22 Mart günü koyunlarımızı dağda otlatıyorduk. Olaylardan habersizdik. Evimize geldik. Ev açık, avradım, kızım, bacım evde yok. Bağırdım sakallı insanlar geldi. Benimle Arapça ve Türkçe konuştular. Korkma dediler. Onları emin yerlere verdik. Sen burada kal. Yemek getirdiler, kola verdiler. Ben ve diğer kalan yaşlılar silah seslerinden korkuyoruz ve uyuyamıyoruz. Gece sakallı adamlar geldiler bizi götürdüler. Çok kişilerin olduğu yere ve HARA dedikler yere getirdiler. Bizleri evlerimizden çıkaran evlerimizi talan eden çeteler Çeçen, Dağıstanlı, Libyalı Somalili Sudanlı her renkten sakallı pantolon üzerine entari (kamis) giymiş insanlardı. Konuştukları diller Arapça, Türkçe ve İngilizceydi. Bizlere kötü davranmadılar. Gece örtünmek için battaniye de verdiler. Ancak bölgede yaşayan Aleviler bizim kadar şanslı değillerdi. Onları kesiyorlar öldürüyorlar.

Bizimle Türkçe konuşan Anahit Aholanyan, amcası ile birlikte Yılın 6 ayını Halep’te 6 ayını da Kesab’ta geçirdiklerini söyledi. Aholanyan “Ancak Bu yıl Halep’teyken Muhalifler evimizi basarak 5 gün boyunca evimizi çatışma alanı olarak kullandılar. Halep’in güvenli olmaması sebebiyle kış aylarında da Kesab’ta geçirmek için gelmiştik 15 gün önce evlerimiz basıldı. ‘Bizi götürmeyin, vurun, öldürün’ dedik, ama ‘Biz sizi öldürmeyeceğiz, Laskiyeye götüreceğiz’ dediler” şeklinde yaşadıklarını aktardı.

“Sizlere nasıl yardımcı oluruz? Nasıl destek oluruz?” diye sorduğumuzda;

“Bizi bir an önce memleketimize evlerimize dağlarımıza gönderin. Çocuklarımıza akrabalarımıza hayvanlarımıza bahçe ve topraklarımıza kavuşalım ve öleceksek orada ölelim. Biz ancak kendi topraklarımızda mutlu oluruz”diye yanıtladılar.

Ermeni Kilisesi Cemaat Başkanı Cem Çapar ve Vakıflı Köyü muhtarı Berç Karton “21 kişi ve hepsi yaşlı. Onları Vakıflı Köyünde misafir ediyoruz. Dileğimiz evlerine, bahçelerine, akrabalarına, yuvalarına, çocuklarına bir an önce dönmeleridir. Burada aç-açıkta değiller, sahip çıkıyoruz. Ancak evlerinden, yurtlarından zorla koparılmışlar. Ülkelerinde savaş devam ederken burada nasıl rahat, nasıl huzurlu, nasıl mutlu olabilirler” diyerek açıklamasını bitirdi ve teşekkür etti. Bu iletilerini dünya kamuoyuna duyurmamızı istediler.

Ermeni sığınmacıların yaşadıkları travmanın halen etkisinde olduklarını gözlemledik. Halen korku, endişe, panik içindeydiler. Son derece üzgün ve adeta şaşkınlardı. Kimisi konuşmuyor kimisi yemek istemiyor kimisi resim çektirmek istemiyor kimisi de tıraş olmak istemiyordu.

Vakıflı halkı da son derece kaygılı ama onlara yardımcı olma telaşı içindeydiler. Olayın en kısa zamanda çözülerek bir an önce ve esenlikle Kesab’ta yaşamlarına devam etmelerinin sağlanmasını istiyorlar. 

Av. Hatice Can                             İHD MYK Üyesi

Mithat Can                                    İHD Hatay Şubesi Başkanı

David Çağan                                 İHD Hatay Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

                                                       

Bir cevap yazın