Bir 8 Mart’ta daha Türkiye’nin Kadınlara yönelik ihlaller listesini sıralamaya kalemimiz yetmiyor! Şiddeti, yoksulluğu, savaşı, ekonomik krizi en yoğun şekilde hayatlarımızda hissediyoruz. Çözüm üretmesi gerekenler failleşiyor, yasalar uygulanmıyor, kadın kazanımları yok ediliyor, yoksulluğun ve krizin ortasında savaşlar yükseliyor.
Sokaklar, kentler, haneler, hastaneler, kurumlar, işyerleri… Kadınlar için güvenli bir yer kalmadı. Sokakta öldürülüyoruz, haneler şiddet ve yoksulluk dolu, dolaplar ise boş.
Aysel Tuğluk gibi birçok kadın sağlıkları cezaevine uygun olmadığı halde işkenceye maruz bırakılıyor. Hasta kadın mahpusların sağlıkları tekrar işkence unsuru olarak kullanılıyor. En temel insan hakları bile yok sayılıyor.
Garibe Gezer, cinsel şiddete ve işkenceye maruz kaldığı cezaevinde şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti.
Deniz Poyraz, göz göre göre katledildi.
Gülistan Doku 2 yıldır kayıp.
Şule Çet katledildikten sonra birçok kadın benzeri şekilde katledildi.
Cezasızlık olası failleri teşvik etmeye devam ediyor.
Kadın cinayetleri işidleşirken, failler korunmaya devam ediyor.
Kamu görevlilerinin hedef gösterdiği LGBTİ+’lar nefret cinayetleriyle katlediliyor.
İşyerlerimiz ayrımcılık, mobbing dolu!
İktidar yıllarca süren mücadelelerle kazandığımız hakları, sözleşmeleri, nafaka hakkını sözde mağduriyetlerle yok etmeye çalışıyor. Ödemedikleri nafakaların “mağduriyetini” çeken erkekler için nafaka hakkını tartışmaya açan iktidara kadınların eviçi emeğini ve hayatlarını koruma sorumluluğunu hatırlatıyoruz.
Biz kadınlar olarak, yoksulluğa, şiddete, savaşa karşı mücadeleye devam ediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi kabul etmiyoruz.
Ne Türkiye’de ne Suriye’de ne Ukrayna’da ne dünyanın başka bir yerinde savaşı da savaş politikalarının desteklenmesini de kabul etmiyoruz!
Ekonomik kriz yoksulluğu açlığa çevirirken, coğrafyamızda mülteci kadınlar ayrımcılığı, şiddeti, yoksulluğu yaşarken yanıbaşımızdaki savaş için kabul edeceğimiz tek söz BARIŞ’tır.
İHD’li Kadınlar